Görüdüğümüz rüyalar ne anlama geliyor? Her rüya haberci mi? Rüyalar bilinçaltını mı yansıtıyor?
Uzmanlara göre uyku birkaç devreden oluşmaktadır. Uykusu gelen insan yatağına yatar ve gözlerini kapatır. Kısa süre sonra göz kapakları belli belirsiz titremeye başlar. İnsan o sırada uykuya dalmıştır ve rüya görmektedir. Bazen doktorlar hastalarına belirli ilaçlar verirler. Bu ilaçlar uykuyu derinlestirebilir ve rüyaları da etkileyebilir. Bu durumda rüya da görülmeyebilir. Ancak ilaç almadan uyuyan bir insan mutlaka rüya görür. Rüyalar renkli ya da siyah beyaz olabilir. Insanların çogu siyah beyaz rüya gördüklerini söylemektedirler. Yapılan arastirmalara göre kadinlar erkeklere göre daha renkli rüyalar görmektedirler. Rüyalar genel olarak üçe ayrilmaktadirlar. Kafası yorgun devamlı bir konuyla ilgilenen kimse uyudugunda rüyasında karmakarışık şeyler görebilir. Veya bu insan ilgilendigi önem verdiği konuyu da görebilir. Bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Örnegin Televizyonda veya baska bir yerde heyecanlı bir sinema izleyen kişi rüyasında aynı şeyleri görebilir. Bu durum sadece etkisinde kalmaktir. Yani gerçek rüya değildir.
Ikinci tür kabus veya karabasan denilen rüyadir. Bunlar genellikle iyi baslar. Uyuyan kimse hoş bir olay vb. ile ilgilendigini görür ve sonra bu rüya birden korkutucu bir hal almaya baslar. Güzel görüntü değişerek insana dehset verir. Kabusların açıklamasını sinir doktorları ve psikanalistler yapmaktadırlar. Yani bu tür rüyalar yorumlanmazlar. Kabusları rüyada bir kez görülen korkutucu sahnelerle karıştırmamak lazımdır. Karabasan gören insan korkar. Bir ara rüyada oldugunu hissederek uyanmak ister. Bunu basaramaz. Ama uyandığını sanır ve bu sırada kabus devam eder. Her insan ömründe birkaç kez kabus görebilir. Fakat sık sık karabasan görenlerin bazı olaylar rahatsızlık vb. yüzünden sinirleri sarsılmış olabilir. Bu kimselerin doktorlarıyla konusmaları faydalı olabilir.
Üçüncü tür rüya oldugu gibi çikandir. Böyle rüyalar çok degerlidir. Genellikle sezgisi güçlü olanlar medyumlar hemen çıkan rüyalar görürler. Örneğin insan rüyasında yıllardır rastlamadığı ahbabını görebilir. Onunla konusabilir. Bu rüyadan kısa bir süre sonra o ahbabı karsisina çıkabılır. Buna “Gerçek Rüya” adı verilir. Böyle rüyalar görenler dikkatli davranmalidirlar. Gördükleri şeyleri iyi değerlendirmelidirler.
Dördüncü tür en sık rastlanılanıdır. Yani uyuyan kimse rüyasinda türlü sey görür. Sabah uyandiginda da bunlardan bazılarını anımsar. İşte bunlar yorumlanabilir. Rüya tabiri denilen şey dördüncü tür için gereklidir daha çok.
Besinci tür rüya ise rüya içinde görülen rüyadır. Genellikle insan rüyasında gördügü rüyayı da yorumlar. Bu tür rüyalara da çok dikkat etmek gerekir. Çünkü böyle rüyalarda yapilan yorumun gerçeklesme oranı çok yüksektir.
Altinci tür rüyaların en ilginç sayılanıdır. Bu tekrarlanan rüyadır. Insan aynı rüyayı sık sık görür. Örneğin rüyasında daima aynı eve girdiğini ayni sokakta durdugunuvb. görebilir. Oysa kendisi ne o evi nede sokağı bilmektedir. Fakat rüyada o ev sokak vb hiçte yabanci degildir. Veya insan devamlı olarak aynı olayı yaşayabilir.
Rüyalar Neleri Açiklar
Rüyalar tedavi eder öğretir yön verir kehanette bulunur soruları yanıtlar bizleri geçmise günümüze ve gelecege bağlar bize eğlence ve zevk duygusal denge sağlar yaratıcılığı ve cinselliği tesvik eder. Rüyalarimiz araciligiyla Shakespeare’nin “Dünya bir sahnedir ve bütün kadınlar ve erkekler sadece onun oyuncularıdır” sözlerinin gerçeklestiğini görürüz.
Rüyalar Bize Nasıl Yardımcı Olur
İç ve diş dünyalarımız arasında çözülmez olduğuna inandığımız bir bağ olmasaydı ondan sonraki yaşamımız ve çalışmamız çok farklı olacaktı. Günlük ve uyanık haldeki kişiliğimizden daha büyük bilgeliğe sahip olan iç dünyamıza erişebilmenin yolu rüyalar ve meditasyondur.
Rüyalar bir köprü bir iletisim vazifesi görür. Rüyalar tıpkı ruhumuzdan gelen bir mektup gibidir; güç bilgi yaratıcılık ve sağlık kaynağıdır. Eğer rüyalarımızı göz ardı edersek kendimizi Paul Solomon’un kaynağının “herkes için erişilir olan ama çoğu insanın farkında olamadığını” söyledigi zekadan yoksun bırakmış oluruz.
Bu zeka ile ilişkiye geçmek için psişik kahin ya da telepatik olmamız gerekmez. Gereken tek şey sezilerimize hayalimize ve özellikle rüyalarımıza kulak vermektir. Rüyalar tanrıların dilidir ve bu anlam ve mecaz açısından zengin dil bizi uykudan yaşama uyandırmaya yöneliktir.
Psikolog Erich Fromm rüyaları unutulmus bir dil olarak görür ve geçmisin insanlar için rüya ve hayallerin zihnin en önemli ifadeleri arasında olduğunu söyler. Ona göre rüya sembolleri evrensel geleneksel ya da rastlantısaldır. Rastlantısal semboller kişiseldir ve bireysel çağrışıma iliskindirler. Geleneksel semboller ise tek anlamlıdır. Evrensel sembollerin -örneğin günes- Sıcak ve ışık gibi evrensel anlamları vardır. Fromm rüyaların anlamsız veya ilgiye değmez olarak göz ardı edilmelerinin sebebinin onların bizi rahatsız etmesi olduğunu söylemistir; rüyada gördüğümüz kişi bizim gündüz vakti oldugumuza inandığımız kişiyle uyumlu değildir. Fromm şöyle diyor : “Çelişkili gerçek şudur ki rüyalarımızda daha az mantıklı ve daha az terbiyeli olmamıza rağmen daha akıllı ve daha mantıklıyız.”
ABD’de Research Society for Process Oriented Psychology’nin kurucusu olan Arnold Mindell diğer rüya analizcilerinden çok farkli bir yaklasim getirmistir. Mindell “rüya nesnesi” adını verdiği bilinçaltını nehir gibi sürekli akan bir rüya olarak görür ve tek olarak rüyalar bunun sadece çekilmiş fotograflarıdır. Rüyalar fiziki semptomlar ilişkiler ve değişik bilinç durumları Mindell’in kuramlarına göre rüya nesnesinin ortaya çıkışlarıdır.