Son Çağrı – Anunnakilerle Temas kitabımın temel konusu gökyüzüne alınan insanlardır. Şimdi bu insanlarda biri olan İlyas’ın öyküsüne kadim kitaplardan biri olan Tevrat’tan şöyle bir bakalım. Nasıl alınmış, ne ile alınmış?
Tevrat 2. Krallar 2. Bölümünde İlyas’ın Göklere Alınışı şöyle anlatılır:
2.Kr.2: 4 İlyas, “Elişa, lütfen burada kal, çünkü RAB beni Eriha’ya gönderdi” dedi. Elişa, “Yaşayan RAB’bin adıyla başın üzerine ant içerim ki, senden ayrılmam” diye karşılık verdi. Böylece birlikte Eriha’ya gittiler.
2.Kr.2: 5 Eriha’daki peygamber topluluğu Elişa’nın yanına geldi. “RAB efendini bugün senin başından alacak, biliyor musun?” diye ona sordular. Elişa, “Evet, biliyorum, konuşmayın” diye karşılık verdi.
2.Kr.2: 6 Sonra İlyas, “Lütfen, burada kal, çünkü RAB beni Şeria Irmağı kıyısına gönderdi” dedi. Elişa, “Yaşayan RAB’bin adıyla başın üzerine ant içerim ki, senden ayrılmam” diye karşılık verdi. Böylece ikisi birlikte yollarına devam etti.
2.Kr.2: 7 Elli peygamber de onları Şeria Irmağı’na kadar izledi. İlyas ile Elişa Şeria Irmağı’nın kıyısında durdular. Peygamberler de biraz ötede, onların karşısında durdu.
2.Kr.2: 8 İlyas cüppesini dürüp sulara vurunca, sular ikiye ayrıldı. Elişa ile İlyas kuru toprağın üzerinden yürüyerek karşıya geçtiler.
2.Kr.2: 9 Karşı yakaya geçtikten sonra İlyas Elişa’ya, “Söyle, yanından alınmadan önce senin için ne yapabilirim?” dedi. Elişa, “İzin ver, senin ruhundan iki pay miras alayım” diye karşılık verdi.
2.Kr.2: 10 İlyas, “Zor bir şey istedin” dedi, “Eğer yanından alındığımı görürsen olur, yoksa olmaz.”
2.Kr.2: 11 Onlar yürüyüp konuşurlarken, ansızın ateşten bir atlı araba göründü, onları birbirinden ayırdı. İlyas kasırgayla göklere alındı.
Şimdi arkadaşlar buradaki durumu şöyle özetleyebiliriz:
İlk olarak İlyas ile Elişa, Eriha kentine birlikte gidiyorlar. Eriha’da onları karşılayan elli peygamber İlyas’ın göklere alınacağını biliyor ve meraktan onları takip ediyor. Eriha’dan Şeria Nehrine doğru süren yolculuk, elli peygamber için orada bitiyor. İlyas ile Elişa ise bir cübbe aracılığıyla nehrin karşısına geçiyor ve yollarına devam ediyor. İşte o noktada göklerden bir kasırga gelerek İlyas’ı göklere alıyor.
Peki, bu kasırgalar nasıl bir araçtı?
Günümüzdeki helikopterlerin hafif bir kasırga yarattığını düşünürsek demek ki gelen araçların motorları ya da varsa pervaneleri çok güçlüydü diyebiliriz. Cevapların bölgedeki bir antik kentte saklı olduğuna inanıyoruz.
Bu durumu harita olarak takip edecek olursak Eriha’dan Şeria Nehrine gidip sonra da nehri geçip yakın mesafede gidilebilecek tek bir yer vardır. Tell Ghassul olarak bilinen bu antik yer Eriha’nın tam karşısına denk düşmektedir.
Bölgeyi kazan arkeoloji ekibi Tell Ghassul’da buldukları uygarlığın yüksek düzeyi karşısında şaşkınlığa uğramıştı. Taş devrinin sonunda Bronz çağına dek uzanan bu dönemden kalan en eski yerleşimler bile tuğla döşeliydi. Evlerin planı dikdörtgendi ve modern şehirlerdeki gibi gruplanmışlardı. En şaşırtıcı olanı ise duvarların iç kısımlarının çok renkli duvar resimleriyle kaplı olmalarıydı. Mesela bir evde kişinin karşı duvarı kaplayan resmi seyretmesine olanak tanıyan gömme bir divan vardı. (Oturma odamızdaki televizyon ve koltuk gibi düşünün.) İşte bu resimlerin biri de benim “Son Çağrı-Anunnakilerle Temas” kitabımın kapak resmini oluşturmaktadır.
Sekiz uçlu bu yıldız deseni ve çevresindeki ışınlı nesneler geometrik kesinlikle ve canlı renklerle çizilmiştir. İnanna olarak bilinen tanrıçanın da simgesi olarak kabul edilen bu sekiz uçlu yıldız İnanna’nın da gezegeni olan Venüs gezegenini simgelemektedir. (Biz hep Dünya’yı üçüncü gezegen olarak biliriz ancak tabletlerde Dünya yedinci gezegendir.) Venüs’ün 8, Dünya’nın 7 ile simgelenmesinin nedeni; Güneş Sistemine dışarıdan giren birisi için Dünya yedinci, Venüs Sekizinci gezegendir. Bu arada İnanna, Sin/Nannar’ın kızıdır. Konuyu dağıtmamak adına bu konuya girmiyorum.
Şimdi sıkı durun. Çünkü bu yerin kadim kalıntıların da bu kasırgaların da duvar resimleri bulunmuştur.
Tell Ghassul Mural’daki bu kasırgaların resimlerine baktığımda ise aklıma hemen Hezekiel’in görümleri geldi. Ne diyordu Hezekiel: Kuzeyden esen kasırganın göz alıcı bir ışıkla çevrelenmiş, ateş saçan büyük bir bulutla geldiğini gördüm. Ateşin ortası ışıldayan madeni andırıyordu.(Tevrat Hezekiel Kitabı 1-4) İşte kitabıma aldığım UFO tarifi bu kasırgalardan alınmıştır.
Eriha dünyanın en eski medeniyet merkezlerinden biridir. Hatta buradaki medeniyet ve çanak çömleksiz dönem arkeologlar arasında Eriha Şoku olarak adlandırılmıştır. (İkinci şoku Göbeklitepe yaşatmıştır.) Eriha kenti ve ona bağlı olan Tell Ghassul bölgesi Ay Tanrısı Sin/Nannar’ın tapınç merkezidir. Tevrat’ta kasırga olarak betimlenen bu araçlar iki bin yıl önce bir başka Sin/Nannar tapınç merkezi olan Ur’daki bir ilahide Gök Sandalı olarak adlandırılmıştır.
Yine başka bir Sin/Nannar tapınç merkezi olan Urfa’daki Sin Tapınağında M.Ö. 555 yılında Babil’in son etkili kralı olan Harranlı Nabonid’in bulunan iki adet stelinde bu kasırgalar Gök Sandalı olarak ifade edilmiştir.(Urfa ismi Ur’da gelmiştir. Zaten de Ur gibi inşa edilmiştir.) Hatta Nabonid abartarak bu araçların binlerce kişinin gözü önünde yere indiğini, içinden çıkan dört tanrıyı gördüğünü anlatmıştır. Ama bizler koskoca kralın ve binlerce insanın aynı anda görüp devlet tutanaklarına geçirdiği bu olaya bilim dünyası gibi hayal olarak bakalım. Nasılsa binlerce yıl sonra Ay’a insan yolladığımız olgusuna da hayal olarak bakılacak!.
Önermem şudur ki, Tevrat’ta kasırga, görkem, kabod; Mısır’da gök sandalı, Sümer’de kartal gemiler, Yunan ve Hint’te uçan atlı arabalar olarak adlandırılan bu araçlar bizim UFO dediğimiz araçlardır. Bizler ne olduğunu bilmediğimiz için Bilinmeyen Uçan Araçlar (Unknown Flying Object) yani UFO terimini uygun görsek de kadim bilgelik o araçların kime ait olduğunu gayet iyi biliyordu. Onlar gökten gelen ziyaretçilerin araçlarıydı, onlar tanrıların arabalarıydı, yani uzaylıların…
Anunnaki olarak Sümerlerin adlandırmış olduğu bu uzaylı türün Mısır’daki adı Neteru yani Muhafızlar; Yunandaki adı Tanrılar, Türklerdeki adı Tengri, Ülgen, Erlik gibi tanrılardı. Şimdilerde keşfedilmeyi bekleyen Nibiru adlı gezegenden geldiği belirtilen bu türün insanın gelişimine hizmet ettikleri aşikârdı.
Son olarak günümüzden bir örnek verelim: Biliyorsunuz UFO teriminin dağarcığımıza girmesi 1947’deki Roswell Kazası sonucudur. Bundan altı yıl sonra Arthur Clarke’nin Childhood’s End adlı bir kitap yazmıştır(Günümüzde üç bölümlük bir dizi olarak yayınlanmıştır…) Bu kitaptaki UFO tasviri Tell Ghassul Mural’daki UFO çiziminin aynısı gibidir. İşin ilginç yanı ise kitabın yazıldığı o tarihte Tell Ghassul henüz kazılmamış, bu çizimler henüz bulunmamıştı.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.