KASIMPAŞA – FENERBAHÇE: TİKİ TAKA DEĞİL İTE KAKA
Milli maç arası denen lanet periyodun bitmesini ardından şükür ki futbola kavuştuk. Nasıl özlemişsem; Cuma gecesi oturduğum TV başından Pazar günü gece 01.00 sularında kalkabildim. Cumartesi sosyalleşmek için Kadıköy barlarına uğradım orada da Manchester United – Liverpool maçına maruz kalmak çok güzeldi. Baya güzeldi de o İngiltere, Almanya ve İspanya liginde oynanan 6-7 maçı izledikten sonra dün gece maruz kaldığım Kasımpaşa – Fenerbahçe maçı haftasonu izlediğim tüm maçlarda aldığım zevki ve keyfi bir anda alabora etti, gözlerimi kanattı. İzleyicilere tam bir fecaat yaşattı.
Maçın taktiksel kısmına gelince kısaca Kasımpaşa’dan bahsetmek lazım. Geçen sene Şota Arveladze’nin ‘’Parçala Behçet’’ felsefesi ile takım halinde hücum edip maç başına ortalama 96 gol yiyen ekip Rıza Çalımbay’ın gelmesi ile ‘’klasik Anadolu’’ takımı kimliğine bürünmüş ve futbol zevkini öldürecek seviyeye gelmiş.
Açıkça söyleyeyim; Rıza Çalımbay takım savunması ve disiplini konusunda bu ligin en iyi hocası olabilir. Gittiği her takıma kısa sürede çok güzel savunma yapmayı öğretiyor ama bu kadar. Takımları savunma konusunda ne kadar başarılı ise hücum konusunda o kadar kısır ve kalas. Futbolun seyir zevkini ve saha içi akışkanlığını öldürüyorlar. Eğer Rıza Hoca teknik direktörlük repertuarına hücum etmeye yönelik birkaç strateji ekleyebilirse bence ileride çok çok iyi bir teknik adam olabilir.
İşin taktiksel kısmında Fenerbahçe’ye gelecek olursak Sarı-Lacivertli ekip şimdilik hala beklenilen seviyenin altında. Vitor Pereira’nın en kısa zamanda Fernandao – Van Persie ikilisinin birinden vazgeçip takıma tempo katacak, adam eksiltecek, dribbling yapacak, şut çekecek, orta kesecek olan Volkan Şen’i kullanmaya başlaması lazım. 86. Dakika da oyuna giren oyuncu ekran başındaki seyirciyi direkt heyecanlandırdı, kendisini kulübede çürütmek yerine kazanmak lazım, süresinin artması dahi yeterli olacaktır.
Takımda bir diğer eksik bulduğum nokta ise; sahada olan futbolcuların tam olarak ne oynadıklarını henüz idrak edememeleri. Vitor Pereira Ağustos ayında yaptığı basın toplantısında ‘’sistem sahibi, hızlı hücuma çıkıp ayağa pas yapan takım’’ oynatacağını söylemişti. Lakin, takım 8 resmi maç oynamasına rağmen ben sahada sistem takımı değil, dan-dun oynayan, hücuma çıkarken 1-2 ismin ayağına kalmış bir takım görüyorum. Anlayacağınız dünkü maçı izleyenler hocanın neden ısrarla Diego’yu oynattığını ve haklı olduğunu fark etmiştir. Fizik gücü ve top ezmesi yüzünden eleştirilen Diego bile Meireles den çok daha iyi bir maestro ve pasör durumunda. Bu Diego’nun çok iyi bir tercih olduğu anlamına değil, Meireles’in çok yetersiz, vasatın altında bir durumda olduğunu gösteriyor.
Tabii hocanın yaptığı her hamle kötü ya da yetersiz değil. Biraz da takdir etmek lazım. Sosyal medya üzerinden Van Persie – Nani değişikliklerine epey laf edildi ancak bu değişiklikler son derece doğruydu.
Fenerbahçe’yi destekleyen futbolseverlerin isimlere fazla takılmaması, sahadaki performansı baz alması lazım. Van Persie’nin fazla maç eksiği ve enerji kaybı varken 60 dakika bile oynaması fazlaydı, dün ayakta duracak mecali yoktu. Keza Nani’nin de duran toplar harici sahada her hangi bir varlığı yoktu. Dolayısıyla değişiklikler yerindeydi ama Nani’nin yerine girecek adam Alper Potuk değil Volkan Şen olmalıydı.
Takım ile ilgili çok hoşuma giden şeylerden biri; Mehmet Topal’ın stoperdeki efektifliği. İtiraf etmem gerekirse kendisinden böyle bir performans beklemiyor, stoper oynamasını riskli buluyordum. Dünkü performansını izledikten sonra fikrim tam tersine döndü. 1-2 maç daha oynatılıp bu şekilde devam edebildiği taktirde Kjaer – Topal tandemi oluşturulmalıdır. Fenerbahçe için çok büyük kazanç olur. Bacakları uzun, pozisyon alması mükemmel, top çalma işinde usta, biraz hava hakimiyeti zayıf. Bruno Alves den çok daha iyi bir tercih olacaktır. Kadlec’in de hakkını yemeyelim. Dün o da en az Topal kadar kusursuz bir maç çıkarttı ve ihtiyaç olduğu taktirde her zaman görev alabilecek iyi bir yedek oyuncu olduğunu kanıtladı.
Bu son paragrafı bir kere daha Josef De Souza’ya ayırmak istedim. Geldiği gün o kadar mutlu olmuştum ki, o mutluluğumun hakkını bana dibine kadar veriyor. Defansif anlamda kusursuz oynayan Brezilyalı Diego’nun yokluğunda takımın beyni oldu ve harika bir maç çıkardı. Oyun sıkıştığı anlarda oyunu açması, attığı 1-2 ters topla Kasımpaşa baskısını bozması, duran topta attığı gol ile takımın en kilit oyuncularından olduğunu, 8 milyon euroluk bonservis bedelini her kuruşuna kadar hakettiğini gösterdi. Seneye kendisinin yanında box-to-box bir orta saha alındığı taktirde Yoğurtçu Parkı’nın oradaki Alex Heykelinin yanında bir De Souza heykeli ekleyeceğimizi düşünüyorum. Kusursuzdu…
Perşembe günü Molde ile oynanacak mücadele Fenerbahçe için Avrupa Kupalarında kimlik kazanmak için iyi bir fırsat olacaktır. Hocanın fazla forma giymemiş, maç eksiği bulunan Volkan Şen, Markoviç gibi futbolcuları 11 de başlatması lazım. Yerinde olsam Kadleç – Topal ikilisini bozmayıp bu ikinin arka arkaya 4-5 maç oynamasında ısrar ederim. Kolay geçecek maçta rahat bir Fenerbahçe galibiyeti bekliyorum.
İyi Haftalar Dilerim,
@josephintavugu