Çocuktum.
Kızımın yaşındaydım sanırım. 7 – 8 filan.
Bir kurban bayramının ilk gün telaşı esiyordu evde. Çıkılacaktı, el öpme ziyaretlerinin hemen öncesi, bayramlık giyme sevincinin ortaları.
Küçücüktüm, pek güzel, pek bir aydınlıktım. Annem odasında hazırlanırken, yanına gidiverdim. Odanın penceresinin hemen yanındaki tuvalet masasının başına oturmuş, hiç kıpırdamadan sol tarafında kalan pencereden dışarı bakıyordu. Elinde ruju kalakalmış, belli ki makyajı da yarım kalmış!
“Anne” diye seslendim, duymadı. Çocuk milleti günde en az 50 defa “anne” dediklerinden antremanlılardır ya, ben de öyle…Pes etmek yok! Çok daha yüksek sesle tekrar:
“Anne”…
Birden fırladı yerinden, telaşla yanıma geldi. Odadan dışarı çıkmamı söyledi. Ben de ayaklarımın ucuna basıp, boyumu uzatmaya çalışarak onun arkasına saklamaya çalıştığı görüntüyü görmek için can atıyordum. Yandaki apartmanın bahçesinde bir şey oluyordu ve annem bunu benden saklamaya çalışıyordu. Madem öyle; hemen görülmeliydi! Hemen görülmeli ve bir daha da asla akıldan çıkmamalıydı! Bilmiyordum çünkü; meğer bir canın daha doğmadan canının çıkışını hafızama kazımaya can atıyormuşum. Bilseydim, annemi dinleseydim ve doğmamış canın katledilişini görmeseydim, bugün, kurban bayramlarını hep o korkunç görüntü eşliğinde geçirmezdim belki.
Bilseydim, bakmasaydım ve görmeseydim, şu yaşıma kadar belki bir defa olsun, ben de kurban kesme ibadetini yerine getirirdim. Ama olmadı işte. Bugünkü merakımın sinyallerini veren bir kararlılıkla annemin yanından sıyrılmayı başardım. Hızlıca pencerenin önüne geldim. Dışarı baktım. Baktım, baktım, baktım…
Siyahtı. Ayakları bağlanmış, bir iki son tepinişle canını mı, yoksa karnındaki bebeğini mi korumaya çalışıyordu anlamamıştım. Ama çırpınıyordu. Kafasının yarısı gövdeden ayrılmış, yana dönmüş, kocaman gözleri açık, bana bakıyordu. Etrafında adamlar, bir iki de çocuk. Her yer kan gölü…Baktım, baktım, baktım…
Aniden çırpınma durdu. Artık kurban edilmişti sanırım. Ölmüştü. Bir an “bu iyi” diye geçmişti aklımdan, çünkü canı acımayacaktı artık…
Annem ense kökümde, omzumdan çekiştiriyor. Olan olmuştu. Ağzım açık, yüreğimde bir tıkanma. Bir korku. Kesilen ineğin yerine kendimi koymam, “ne kadar canı acıdı” diye düşünmem…Hepsi iç içe, yan yana, koyun koyuna geçmiş öfkeli, korku dolu, buruk ve merhametli duygular. Uçup giden bayram sevinci, kan revan içinde kalmış bir bayram telaşı…Elimde arasındaki paraya dokunamadan sıkıştırıp, buruşturduğum beyaz mendilim…
Şoktayım, daha atlatamadan, bir tane daha şok geliyor.
Ayy! diye bir çığlık… Ardından bir “Ayyyy!” daha…Arkamı dönmemle annemin gözlerinden akan rimelli göz yaşları, o da bu sahneye mi tepki veriyor diye düşünürken, annemin bir yandan kontrol sağlama stresi, bir yandan gördüğüne doğaçlama tepkisi. Ve pencereyle annesi arasında kalmış küçük bir kız çocuğu…
Bir hamlede annemin ellerinden omzumu kurtardım, tekrar büyük bir cesaretle, artık iyice parçalanmış ineğin bedenine çevirdim yüzümü. Bir minik yaratık, annesinin ayaklarının dibinde öylece yatıyor. Adamlar da ona bakıyor. İçinden çıkmış, içinden bebek çıkmış. “Kesilirken doğum yapan inek!” diye geçiverdi içimden…
Annemin kendini kaybedişi belli ki hamile bir ineğin kesilmesine daha çok. Ama benim şokum hem ineğe hem de bebeğe…Çifte kavrulmuş yani. Öyle olmasa hala bugün de hatırlayamazdım zaten, hala bugün de yazamadım herhalde. Ve hala, bugün de kurban bayramı öncesi gerilmezdim belki de…
Bu konu psikologların, psikiyatrların ele alması gereken bir konu. Belli ki, çocuklukta şahit olduğum bu görüntünün izlerini taşıyorum hala. Bir adım öteye adım atamamış olmamdan daha da belli ki, benimle yaşayacak bir travmam olmuş. Bu hatıra, hayatım boyunca bir Müslüman olarak, Müslümanların bu kutsal ibadetini yerine getirememe de sebep oldu elbette.
O yıllar 80’li yıllardı. Şimdi 2010’lu yıllardayız. Ama değişti mi her şey? Çocuklar bu görüntüleri benim gibi zihinlerine kazımasınlar, birkaç çocuğu bu travmadan kurtarsam kardır diye yazıyorum bu satırları aslında. Lütfen, kurban kesilirken çocuklarınızın bunu görmesine müsaade etmeyin. Bu çocukların anlayabileceği bir şey değil. İnanın çok can acıtıyor ve o akılla neden bunu yapıyorlar ki? diye sormaktan başka bir şey düşünmüyor çocuk. Sonrası ortada, sonrası ben…
Tüm Müslüman aleminin Kurban bayramı kutlu olsun…
Gönlü güzel olana gönül vermeniz dileğiyle…
Pelin’in Perisi