Sabaha karşı dönmüştüm eve. O kadar yorgundum ki, üstümü bile çıkaracak gücüm yoktu. Yatağa uzanmamla birlikte gözlerim kapandı. Deliksiz bir uyku çekeceğimi sanıyordum ama yanılmışım; karşımda tuhaf giysili yaşlı bir adam belirmişti:
-Şimdi soru sormadan anlatacaklarımı dinle…
“Dinliyorum,” dedim. Başladı anlatmaya:
İkinci Dünya Savaşı’nın denek ülkesiydi Japonya… Atom bombası bilinçli olarak bu ülke üzerinde denendi ve savaş sonrası ABD tarafından yeni dünya düzeni için dizayn edilerek Asya’nın teknoloji merkezi yapıldı. Gelecekteki yapay zekayla yönetilecek olan tek dünya devleti için ne kadar proje varsa adım adım bu ülkede hayata geçirildi. Elektronik, özellikle de sibernetik konusunda büyük atılım yapması sağlandı. Ancak bugün Japonya’da büyük bir insani trajedi yaşanıyor; yaşlı nüfus %28 oranına yaklaştı….Savaş sonrası Japonların geleneksel aile kavramları yok edilip, vahşi kapitalizmin şartlarına uygun bencil genç kuşakların yetiştirilmesi sağlandı. Yaşlanınca yalnızlığa terk edilen anne ve babaların sayısı o kadar fazla arttı ki, olay trajik bir hal almaya başladı. Bu insanlar sosyal güvenceleri olduğu halde yalnızlık içinde ölmeye başladılar. Yaşadıkları yüksek binaların içinde bazılarının cansız bedenleri kokmaya başlarken bulundu. Çoğu da basit nedenlerden ölüyorlardı; Baş dönmesine bağlı düşüp beyin travması geçirenlerden, zamanında müdahale edilse kurtulacakları şeker komalarından, küçük kalp krizlerine kadar. Japon hükümeti artık örtbas edilemeyen bu trajedi için bir çözüm yolu üretti ve 2 yıl sonra hayata geçecek: Yaşlılara bakacak robotlar…
Geleneksel yapısıyla tanınan Japonya nasıl bu hale geldi?
Yanıtı ABD’li on üç ailede yatıyor. Çünkü Japonya dünya devleti projesi için seçilen ilk ülkeydi. Bir dönem herkesin dilinde olan “Japon mucizesi” gerçekte bir ABD projesiydi. Şimdi de bu projenin ikinci aşamasına geçildi. Önce hizmetçi robotlar, düşünme yetisini insanlar gibi geliştiren yani öğrenen androidler bu yaşlı insanların yaşamına sokulacaklar. Bu uygulama Japon hükümetinin bulduğu bir çözüm yolu değil, ABD’nin gelecekteki tek dünya devletinin nasıl olacağını görmek için Japonya üzerinde yaptırdığı bir deneydir…
Yapay zekanın yöneteceği tek dünya devletinin korkunç yüzüne geçmeden önce yakın zamanda yaşamını yitiren bilim insanı Stephen Hawking’in bir sözünü anımsatmak isterim. “Yapay zeka şimdilik bir kar topuna benziyor çığa dönüştüğü gün insanlığın sonu gelebilir.”
Nedir bizleri bekleyen tehlikeler?
1- Daha yüz otuz yıl önce İngiltere’de başlayan kontrolsüz sanayi devriminin dünyamızı ne hale getirdiğine yaşayarak tanık oluyoruz. Küresel ısınma felaket boyutlarına doğru ilerlerken, bizler GDO’lu yiyecek benzeri şeylerle beslenerek yaşamaya çalışıyoruz. Artık hangi gıda sağlıklı programlarının, kitaplarının peşine düşmüş koşturup duruyoruz. Binlerce yıldan beri süregelen beslenme alışkanlıklarımız, bu yazının birinci bölümünde anlatıldığı gibi 60 yıl içinde bilinçli olarak adım adım değiştirildi. Her şey korkunç bir planın yaşama geçirilmesiyle bağlantılı: Yapay zekanın yöneteceği Tek dünya devleti…
2- Yapay Zeka da sanayi devrimi gibi kontrolsüz olarak hayata geçiriliyor. Burada belki şu sorulabilir. Aynı yapay zeka kendisini hayata geçirenleri de tehdit etmeyecek mi? Yanıtım,” Hayır,” olacak. Çünkü bu işi programlayanlar doğal olarak kendilerini koruyacak olan kodları yapay zekanın yazılımları içine çoktan yerleştirmişlerdir. (Belki tanımlanmış kan hatlarından, genetik kodlarından, belki de kendi soylarının gelecek kuşaklarını tanımlamak için beklettikleri şifrelerden…) Unutulmasın ki bugün bizler GDO’lu zehirlerle beslenirken, seçilmiş beyaz efendilerin, Afrika ve Asya’da direkt ya da dolaylı olarak satın aldıkları on binlerce dönüm arazilerde sadece toprağa ekilen gerçek tohumlar ve suyla yetişen gıdalarla besleniyorlar. Bu konu kendilerine ait olan dünya medyasında dile bile getirilmiyor. (GAP bölgesinde toprak alan yabancı şirketlerin hangi ürünleri yetiştirdikleri ve o ürünlerin çoğunun ABD ve İngiltere’ye nasıl gönderdiklerini araştırdığınızda her şey daha rahat anlaşılır. Bu şirketlerin bir kısmı Türk ortaklarının adı üzerinden işlerini yürütmektedir. Bu konuda yasal bir engel yoktur. Yasalara uygun ihracat yapılmış olduğundan ve vergileri ödendiğinden ortada gizli saklı bir şey yoktur.) Yapay zekada da aynı gelişmeler yaşanacaktır.
3- Son günlerde Medya ve internette sık sık karşımıza çıkarılan güzel kadın, yakışıklı erkek formatında üretilmiş robotlarla sınırlı kalsa ve bu robotlar sadece insanlara hizmet etmek için üretilmiş olsalardı ben de bu yazıyı yazmamış olacaktım. Ancak hiçbir şey göründüğü gibi değil. O görüntülerde bilinçaltımıza verilen mesaj şudur: “Sana sorun çıkarmayan, sadece hizmet eden, karşılık beklemeyen her türlü cinsel fantezini gerçekleştireceğin karşı cinsle birlikte yeni, bambaşka bir hayat sunacağız.”… Bu mesajın altında yatan gerçek korkunçtur. Sıralayalım.
a- Gerçek insandan çok daha kusursuz formatta hazırlanmış, insan derisine çok benzeyen silikonla kaplanmış, 36.5 derecelik vücut sıcaklığına sahip, hiç yaşlanmayan, deforme olmayan bedene sahip size itaat eden, dinleyen, zekice yanıtlar verip yol gösteren androidlerle yaşamak kısa süre sonra çok cazip hale gelecek. Bu gelişme bireyi diğer bireylerden kopartacak, sanal bir dünyanın içine itecektir. Ya çocuk istenirse? Onun da kolaylıkla üstesinden gelinecek kadın ya da erkek androidlerin kendi çocuğuymuşçasına bakacakları minik androidler üretilecek. Büyümesini mi istiyorsunuz? Her yıl yenilenen aynı modelin bir yaş sonraki versiyonu yerini alacak. Üstelik hafızası geçmişte sizinle yaşadıklarıyla dolu olarak. Amaç dünya nüfusunu 3 milyara indirmektir. Bu konuda hazırlanmış bir rapor ABD Kongresine sunulmuş ve gizli oturumda konuşulmuştur. Basına sızdırıldığı kadarını aktarıyorum.
b- İnsan yalnız yaşayamaz ki? Doğru, zaten onların sizi yalnız bırakmak gibi bir niyeti de yok. Hollywood filmlerinde sık sık işlenen sanal dünya konuları aslında gelecekteki bu dünyayı işaret ediyor. (Unutulmasın ki, Hollywood sineması sadece bir sektör değil, ABD’nin geleceğe yönelik yaptığı planların on yıllar öncesinden bilinç altlarına yerleştirmekle görevli bir yapıdır aynı zamanda) Bizim için hazırlanan üç boyutlu gözlükler, yakın zamanda oda içinde gözlüksüz olarak seyredeceğimiz gerçeğin birebir benzeri simülasyonlarla öyle bir dünya yaratılacak ki karşımızdaki insan formatında sanal görüntülerle konuşacağız, O sanal dünyanın içinde yaşamaktan keyif alacağız. Aslında bunu yapan o sanal görüntü değil, tek merkezden bizi yöneten yapay zeka olacak. Attığımız her adım, aldığımız nefes, her kelimemiz kayıtlara geçecek. Ve bunları yapmak yapay zeka için o kadar kolay olacak ki. Bize kendilerinin istedikleri formatta insanlar olup olmadığımız yönünde notlar verilecek. Ve muhalif bir yapınız varsa devre dışı bırakılacaksınız… (Şu anda filmlere konu olan Echelon sistemi ABD’de devreye gireli yıllar oluyor. Sadece ABD değil bizim ülkemiz de dahil biraz gelişmiş olan her ülkede yapay zekanın kullanıldığı yazılımlar devrede. Dinleniyor ve izleniyoruz… Tabi burada bir açıklama yapmak gereği duyuyorum: Önemsendiğiniz ölçüde izlenir veya dinlenirsiniz. Normal bir hayatınız varsa ve telefon ya da internet yazışmalarınızda ÇENGEL’e takılacak kelimeleri kullanmıyorsanız şu an için tedirgin olmanıza gerek yok. Veya bu kelimeleri doğaçlama olarak kullanmışsanız ve ÇENGEL’e takılmışsa bile sorun yok, sizin zararsız birisi olduğunuzu bilirler… )
3- “Buraya kadar tamam da sokaklarda, gittiğimiz köylerde, tatil beldelerinde, dağ başında nasıl izleyecekler?” diye sorulabilir. Yanıtım kısa ve net olacak: ÇİPLİ KİMLİKLER…
Evet çipli kimlikler önümüzdeki üç yıl içinde dünyanın yarısında, on yıl içinde de tümünde geçerli olacak. Böylece nereye giderseniz gidin izleneceksiniz. “Tamam, kimliğimizi yanımıza almayız o halde,” diye bir yanıt verebilirsin. Evet günümüz için kısa vadeli bir seçenek olabilir. (Tabi kimlik kontrollerinde kendinizi kanıtlayabilirsen.) “Günümüz,” deyimini özellikle kullanıyorum. Çünkü yakın gelecekte bu çiplerin can güvenliğiniz korumak amacıyla boynunuzun sağ tarafındaki yumuşak dokuya yerleştirileceğini açıklayacaklar. (Tüm kayıtlarımızın yer aldığı, uydular tarafından izlenen minik, milimetrik küçük çipler.
2014 yılında İngiltere’de denekler üzerinde yapılan çalışmalar olumlu sonuç verdi ve boynumuzun sağ tarafındaki yumuşak dokunun ürettikleri çipi reddetmediği ortaya çıktı. Hatta bir bölge seçilip gönüllü insanlarla (Bu insanlara takacakları çip karşılığı ödeme de yapılacaktı) bu adım atılacaktı. Ancak olay kamuoyuna sızdırılınca tepkiler yoğunlaştı ve insan haklarına aykırı olduğuna dair davalar açılma aşamasındayken şimdilik rafa kaldırıldı. Ama yarış atları ve yarış tazılarında uygulandı. Şimdi belki de şaşıracağın bir açıklama yapacağım. Türkiye Jokey Kulübü de gelişmelere hemen ayak uydurup, 2016 yılından itibaren yarış atlarının boyun bölgelerine bu çiplerden yerleştirdi. Şu anda koşacak olan yarış atlarının üç ayrı açıdan çekilen görüntüleri, dedelerine varana kadar kimlik bilgileri, doğum tarihi, sağlık sorunları gibi detaylı bilgiler atın boynuna tutulan bir tarayıcıyla bilgisayar ekranında beliyor ve eşleştirme programıyla uyuşup uyuşmadığına bakılıyor. “Bunun bizlerle ne ilgisi var?” dediğini duyar gibiyim. Çok ilgisi var, unutulmasın ki bu tür deneyler önce kobaylar üzerinde denenir. (Ayrıca benzer yazılımlar konusunda Türkiye bilinenin çok ötesinde gelişmeler göstermektedir.) Açıkçası sizler başka şeylerle uğraşırken bu uygulama şimdiden hazırlanıyor…
4- Gelecekte bugün kullandığınız kredi kartları veya para birimleri olmayacak. Daha doğrusu para kalkacak. Sizlere otorite tarafından belirlenen krediler yüklenecek. Tüm harcamalarınız boynumuzdaki çiplerden yapılacak. Yani para insanın kendisi olacak… Şu soru sorulabilir: Boynumuzdaki çiplere yarış atlarına yaptıkları gibi tarayıcı mı tutacaklar? Hayır, gelecekte her yerde AVM, kafe, ulaşım araçları veya marketlerde daha doğrusu her yerde küçük sabit dijital tarayıcılar olacak. Merkeze bağlı güvenlik kameraları ve mobesseler otomatik olarak sizi tarayacaklar. Cezalandırılmanız için tek tuşa basılması yeterli olacak; krediniz kesilecek ve ekmek bile alamaz duruma düşürüleceksiniz.. Çipler merkezden takip edileceği için sürekli kontrol altında olacaksınız. Çipler size özel olduğundan asla taklit edilemeyecek, vücudunuzdan çıkarıldığı an nötr hale gelecek. Ve bu çıkarma işlemini siz gizlice bir operatöre yaptırmışsanız aranan, daha doğrusu imha edilecek isimler listesinde yerinizi alacaksınız.
5- Sosyal medyada duygularınızı göstermek için kullandığınız emojiler gerçekte şimdiden alıştırılmaya başladığınız dünya dilinin yazı versiyonu olacak. Şu anda bile çeşitli uluslardan çocuklar birbirleriyle bu şekilde kolayca yazışabiliyorlar. Kanıt mı istiyorsun? Al sana kanıt: İngilizlerin ünlü Oxford Üniversitesi 2013 yılında emoji sözlüğü yayınladı. Bu belli bir amaç yayınlanan bir sözlük. Yandex arama motoru dünya dilleri arasına emoji’yi koyalı yıllar oluyor.
6- “Bütün bunlar gelecekle ilgili distopik uydurmadan başka bir şey değil,” diyebilirsin, haklısın da… Bugün yaşadığınız savaşlar, terör ve kaos ortamının içinde şaşkın şekilde dolaşırken, sizleri adım adım götürdükleri yapay zekayla yönetilen dünya devleti projesinin farkına varamıyorsunuz. Zaten istedikleri de bu. Dünya da bölgesel savaşlar ve terör asla bitmeyecek, çünkü bitirmeyecekler. Ta ki “Yeter artık, can güvenliği içinde yaşayacağımız bir dünya istiyoruz,” diye bağıran kitleler ayaklanana kadar. Bu istek gündeme oturduğu an ellerinde olan medya ve internet gücünü kullanıp, bizlere yüzde yüz güvenliğe dayalı olan yeni dünya düzenini sunacaklar. Daha doğrusu beyinlerimizin içine girecekler. Ve insanlığın bir daha geri dönüşü olmayacak…
7- “Dünyadaki devletler bu gidişin farkında değiller mi? “ diye sorabilirsin. Kesinlikle farkındalar. Yapay zekaya doğru gidişin de engellenemeyeceğini biliyorlar. ( Bu gelişmeye karşı çıkan devletler, tarih sahnesinden silinecekler. Geriye tek seçenek kalıyor: Bu sahnenin üzerinde olmak…) Bugün yaşanan dengelerin, ittifakların değişmesinin altında yatan en önemli nedenlerden birisi de gelecekte dünya devletini yönetecek olan konseyin içinde yer alma mücadelesidir.
Yaşlı adam anlatmaktan yorulmuş gibiydi, “Şimdilik bu kadar,” dedikten sonra gözden kayboldu. Korku içinde uyanmıştım, bir süre yatakta boş gözlerle etrafıma baktıktan sonra söylendim;
“Neyse ki rüyaymış.”
Yazımı burada sonlandırırken yapay zekayla yönetilecek dünya devletinde mutlu bir yaşam dilerim sizlere ve gelecekteki kuşaklara…
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.