İkinci yazım için konu düşünürken gündemdeki olaylar konuyu kendiliğinden belirledi. 15 Eylül 2022’de, Mahsa Amin’in baş örtüsünü doğru takmadığı için Tahran’da polis tarafından dövülerek öldürülmesi ile dünyada kadına yapılan ve dayatılan baskılar dünya gündemine oturdu. Dünyada bu baskının en üst seviyede devam ettiği Iran’da “artık yeter!” diyen kadınlar hayatları pahasına özgürlükleri için büyük bir mücadeleye girdiler. Tüm dünyada artık dişil enerjinin baskılanamayacağını sembolize eden bir ayaklanmayı başlatmış oldular. Bildiğimiz tarih boyunca kadına her zaman ikinci sınıf insan muamelesi ve zulmü devam etmiş ve bugün de etmektedir. Her ne kadar Ortadoğu ve dünyanın bazı ülkeler ile kısıtlı gibi görünse de, dünyanın her yerinde farklı seviyelerde devam etmekte, kadınların cadı diye yakıldığı Ortaçağ, cinselliği üzerine kurulan baskılar daha birkaç yüzyıl önce modern kabul ettiğimiz Avrupa’da bile yaşanmaktaydı. Bu konu ile ilgili gerçek bir hikâyeye dayanan “Tehlikeli Güzellik” (Dangerous Beauty) filmini izlemenizi öneririm. 16. Yüzyıl’ın İtalya’sında Venedik şehrinde geçen filmde, zengin, güçlü ve soylu erkeklere hizmet eden ve şehrin adeta sembolü haline gelen “courtesan” adıyla anılan fahişeler son derece iyi bir eğitimden geçirilirken, soylu ailelelerin uygun eş adayları/eşleri okuma yazma dahi öğrenmeden çocuk doğurmak ve ev işlerini yapmak üzere yetiştirildiği/yaşadığı, erkeklerin kadınları kendilerine farklı alanlarda hizmet etmek üzerine kurduğu ikiyüzlülük ve sahtekarlıkla dolu bir dünyayı izliyoruz.
Peki neden? İçinde yaşadığımız bu matriks sisteminin ve karanlığın kadın ve dişil enerji ile derdi nedir? Esas sormamız gereken soru budur ….
Cevabı içinse tarihin gizemli gerçekleri arasında, çok ama çok eski hatta insanlıktan saklanan gerçek tarihinin sırları arasında bir yolculuğa çıkmamız gerekir.
Bugünü anlamak için Lemurya olarak bilinen ve ardından gelen Atlantis uygarlıklarının zamanındaki yaşama bakmalıyız. Her ne kadar bu uygarlıkların var olduğuna dair elimizde somut kanıtlar olmasa da çok farklı kaynaklardan bu dönemle ilgili bilgilere artık gün ışığına çıkmaktadır.
Lemurya uygarlığı gezegenimiz üzerinde yaşamış en üst bilinç seviyesine sahip, huzur, neşe, çoşku ve bilgeliğin uyum hüküm sürdüğü bizim bugün cennet diye tabir edeceğimiz bir yaşama sahip, doğa ile uyumlu, tüm canlıların güven içinde yaşadığı, organik teknolojileri çok gelişmiş, bilinç seviyesi çok yüksek bir uygarlıktı. (Lemuryalıların yaşamına dair daha fazla bilgi sahibi olmak için “Lemurya Yolu” kitabını okumanızı öneririm)
Lemurya anaerkil bir toplumdu kadınlar en saygın üyelerdi ve “high priestess” olarak bilinen yüksek rahibeler toplumun en üst mertebesinde yer alan bilge yöneticiler arasındaydı. Bugün anladığımız rahibe kavramından çok farklı olarak yüksek rahibelerin cinselliği ve cinsel güçleri yüksek boyutlara açılan, kaynakla bağlantı sağlayan, şifa olanağı sunan, kutsal bir araçtı. Yaşam yaratma gücü de bahşedilen kadın Kutsal Kase’nin kendisiydi.
Kadın ve erkeğin birlikteliği çok önemli ve kutsal bir eylemdi, her iki cins için de yüksek boyutlara açılan bir kapıydı. Bu kutsal bilgiler bugün de tantra sanatı ile günümüze kadar ulaşmış, yeni yeni insanlığın bilinci bu bilgileri idrak edebilecek seviyeye doğru evrimleşmektedir. Bugün ise rahibelik kurumu ile kendini Tanrıya adama yolunu seçenler için cinsellik yasaklanırken acaba ilahi bağlantının kesilmesi mi sağlanmak istenmişti. Kadının cinselliği kutsal iken, günaha dönüştürülmesi de aynı sebeplerden mi olmuştu?
Dişil enerji, doğası itibari ile kaynakla yüksek boyutlarla bağlantısı daha güçlü olan enerjidir. Eril ise fiziksel olarak daha güçlü olması ile fiziksel boyutta kadını destekleyen fiziksel ihtiyaçları ve güvenliği sağlayan cinstir ve her iki cins birbirini tamamlayacak şekilde yaratılmıştır. Dişil ve eril enerji her iki cinste de mevcuttur, dengelenmelidir ama öncelikle her cins kendi enerjisini temsil eder. Yaradanın doğal olarak onlara atfedilen gerçek rollerini yerine getirmeleri düzenin akışı için çok önemlidir. Günah, namus gibi kavramlarla kadının cinselliği erkeğin denetimine verilirken, bugün yaşadığımız dünyada kapitalist sistem içerisinde kadın bedenin teşhir edilmesi en önemli pazarlama aracı iken başka bir tarafta tamamen kapatılmaya baskılanmaya çalışılmaktadır. Bu ikiyüzlü sisteminde kadın bedeni adeta cinsel bir obje haline getirilirken üzerinden bir savaş sürmektedir ve bu zihniyet neredeyse normalleştirilmiştir.
Atlantis uygarlığının kaynaktan kopuşu ego ve karanlığa geçişi ile düşüş gerçekleşmiştir. Lemurya uygarlığına da büyük zararlar verdikten sonra hepsi sular altında kalmıştır. Atlantis’in düşüşü sırasında anaerkil toplumdan ataerkil topluma geçilmiştir her şey ters yüz edilmiş, kaynağa güçlü bir şekilde bağlantıyı sağlayan dişil enerji gerçek konumundan düşürülerek baskılanmış ve erilin adeta hizmetine sunulmuş, kadın ile beraber diğer tüm canlılar da karanlık eril enerjinin hükümdarlığı ve zulmü altına girmiştir. Erkeğin en derin arzusu kutsal kase olan kadına sahip olma ve denetleme arzusu olmuştur. Böylece kaynaktan kopmuş kadın ile erkeğin uyumu yerine savaşı başlamıştır.
Bugün yaşadığımız dünya halen bu düşmüş Atlantis uygarlığının ve bilincinin devamıdır. Kadının gerçek gücüne ve özgürlüğüne ulaşması demek ters yüz ettikleri gerçekliğin düzelmesi ve yeniden cennetin doğuşudur. Bu nedenle karanlığın tüm sistemi, kadının cinselliğini baskılamak üzerine kurulmuştur. Gerçek gücüne ulaşmış dişil enerji, karanlığın en büyük korkusudur. Onun varlığı karanlığın sonudur. Bu Tanrıçanın enerjisidir ve 13 sayısı ile temsil edilir bu nedenle 13 de uğursuz kabul ettirilmek istenmiştir. Şu anda 12 sayı sistemi üzerine kurulu bir düzende yaşıyoruz. 12 ay, 12 saat, 12 burç, 12 çakra, üst boyutlarda dünyayı denetleyen 12 ‘ler konseyi gibi. Yükseliş gerçekleştiğinde, dişil enerji gerçek konumuna yükseldiğinde, dişil eril uyumu oluştuğunda, insan gerçek varlığına İnsan-ı Kamil, Adam Kadmon kavuştuğunda 13lü sisteme geçmiş olacağız. Kabala öğretisinde geçen Adam Kadmon’un, Türkçe Adam – Kadın kelimelerine benzemesi de rastlantı değildir. İçinde yaşadığımız Ruhsal Rönesans bu geçiş zamanlarıdır.
Mezopotamya ve bölge topraklar bugün Anadolu ve Ortadoğu’nun bir kısmı en eski ve kadim topraklar oldukları için bugün bu bölgede sürekli bir kaos yaratılmaktadır. Işığın en güçlü olabileceği bölgeler karanlığa çekilmektedir. Bu bölgenin, bugün halen kadınlara baskı ve zulmün en yüksek seviyede yapıldığı yerler olmasının sebebi de budur. Türkiye tam dünyanın merkezindedir, korunmakta ve dengeyi sağlamaktadır. Dolayısı ile bizlere büyük görev düşmektedir.
Dünyayı kurtarmak ve dönüştürmek istiyorsak kendimize bakmalıyız. Halen karanlığın dayattığı bu programlar güçlü bir şekilde işlemektedir. Öncelikle kadınlar olarak kız kardeşlik bilinci ile birbirimizi desteklemek yerine rekabet, dedikodu, kıskançlık, saldırı gibi davranış ve düşünceleri seçtiğimiz her seferinde kurulan tuzağa düşmüş oluruz. Bakın kendinize, yakınlarınız ile olan ilişkilerinize, onlar hakkında zihninizden geçen düşüncelere, sözlere, yaptığınız sohbetlere…. özellikle de başka kadınlar ile ilişkileriniz nasıl? Onları çekiştiriyor musunuz, onlar hakkında olumsuz sözler sarf ediyor musunuz, başka bir kadına hangi gözle bakıyorsunuz? Kadının namusu ile ilgili kullanılan aşağılama taşıyan kelime sayısı dilimizde neden bu kadar fazla? Ve bu kadar yaygın kullanılıyor. Hatta en önemlisi kendiniz ile ilişkiniz nasıl? Gücünüzü nerelerde veriyorsunuz? Hayır demek istediğinizde evet mi diyorsunuz? Hayallerinizin peşinden gidebiliyor musunuz yoksa size dayatılan istemediğiniz bir hayatı mı yaşıyorsunuz? Bu soruların cevapları özgürlüğünüze ve gücünüze açılan kapılar olabilir…..
Belki gidip Iran’da sokaklarda savaşamayız, ya da ya bizde aynı duruma düşer miyiz diye korkmak yerine, kendi zihnimizden geçen her düşünceye ve söze dikkat ederek çağlar boyu hücrelerimizin en derine kadar kazınmış bu olumsuz inanç sistemleri ve gölgeleri dönüştürebiliriz.
Dünyanın iyileşmesi, dönüşümü, bizim bilincimizde, ağzımızdan çıkan her sözde saklı. Erkeğin kadına gereken değeri vermesini istiyorsak önce kurulan bu oyundan çıkmalı, kadının hemcinsini, kız kardeşlerini onurlandırdığı desteklediği bilince geçmeli ve en önemlisi kendimizi iyileştirmeliyiz.