Kadim Tapınakları Neden Ziyaret Etmeliyiz?
Kadim tapınaklar enerji alanlarının üzerine kurulmuştur. Mısır gezimizde özellikle gördük ki en önemli yirmi bir adet piramidin tamamı enerji yataklarının üzerine kurulmuştur. Krallar vadisindeki piramitlerin magnezyum; Red Piramit ve Medum Piramidi gibi piramitlerin doğalgaz, Hawara piramidinin su; büyük piramitlerin yerküre enerjisi üzerine kurulması gibi tüm tapınaklarında bir hat üzerinde kurulduğu veya takımyıldızları izdüşümü alınarak yapıldıkları görülmüştür.
Hatta bu yapıların sanki bir bilgisayarın anakart sisteminin üzerine konulan parçalar gibi oldukları görülmektedir. Yani birileri dünyayı bir anakart olarak görmüş ve üzerine enerjiyi işlesinler diye bu yapıları kurmuştur.
Yerküre enerjisi dediğimiz bu enerjilerin kaynağı hakkında birçok görüş bulunmakla birlikte en çok kabul edileni Arkeolog Alfred Watkins’in “Ley Hatları” teorisidir. Antik haritalarda, önemli yapıların hep ayni hatlarda hizalanarak dönem dönem üst üste yapılandığını gören Watkins’e göre, ley hatları düz ve paralel bir şekilde yürümektedir. Stonehenge anıtı gibi özel dikilmiş taşlarla, eskinin yapıtları bu gizemli enerjinin belirgin noktaları veya radyo alıcıları gibidir. Bu teoriye göre Dünya’nın kendine özgü doğal bir gücü ve enerjisi bulunmaktadır.
Dünya her şeyi ile yaşayan bir organizma gibi düşünülmekte ve havası, toprağı, mineralleri, suyu, canlıları ile bir bütün olarak görülmektedir. Bu yüzden onun da bioelektrik enerjisi vardır. İnsan bedenini saran sinir sisteminde akan enerji gibi, dünya yüzeyi altında da negatif ve pozitif radyasyon akımları vardır. Bunlar, yerin jeolojik yapısının elektriksel girdabından doğmakta ve enerji ağları olarak Dünya’yı sarmaktadır. Bu ağların kesiştikleri noktalarda ise yoğun bir enerji çıkışı yaşanmaktadır. İşte bu enerji çıkışının yaşandığı noktaların tamamında kadim yapıların kurulduğunu görmekteyiz.
Bu enerji alanlarının kadim zamanlarda nasıl tespit edildiği ile ilgili olarak ise sadece anunnakilerin bu yapıları kurduklarını ya da insanlığa verdikleri teknoloji ile kurdurduklarını önerebiliriz. Bu iddiamızı destekleyecek onlarca kanıt mevcuttur kadim bilgelikte; yaklaşık 4500 yıl önce Anunnaki Ninurta’nın Lagaş Kralı Gudea’ya rüyalar yoluyla Lagaş ziguratını (tüm ayrıntıları vererek) yaptırdığını; yaklaşık 3000 yıl önce Süleyman’a, 2500 yıl önce de Ezra ve Neremya’ya ikinci tapınağın Yahweh tarafından yönergelerle yaptırıldığını; hatta günümüzde kurulmaya çalışılan üçüncü tapınağın bile Yahweh tarafından Hezekiel’e verilen görümlerle detaylarının belirlenmiş olduğunu görmekteyiz(Hezekiel Kitabı 40-48. Bölüm). Bu örneklere Efes Artemis Tapınağını, Ayasofya’yı, Harran Ehulhul Tapınağını ve yüzlerce kadim tablette anlatılan tapınağı örnek verebiliriz.
Bizler bu yapılara tapınak desek de esasında bu yapılar anunnakilerin enerjiyi dönüştürmek adına kurdukları fabrikalardır. Hathor Dendera Tapınağında Hathor Necklace adı verilmiş duvar çizimi yeryüzü enerjisinin hangi işlem basamaklarından geçirilerek elektrik enerjisine dönüştürüldüğünü ve de bu enerjinin kaidelerin üzerindeki sütunlar ile nasıl depolandığını çok detaylı anlatmaktadır. Bu bağlamda üzerindeki yazı çok anlamlıdır: “Bu gücü ele geçiren pozitif olarak kullanmalıdır aksi halde sistem çöker.”
Yine günümüzdeki wifi ağına benzer bir yöntemle elektriğin obeliskler kullanılarak nasıl dağıtıldığını en iyi Nikola Tesla anlamıştır diyebiliyoruz çünkü o da benzer şekilde elektiriği Wardenclyffe Kulesinden dağıtmayı düşünmüştür.
Anunnakilerin enerji üretmek amacıyla kurdukları bu yapılar, uzun yıllar işlevini sürdürmüş sonrasında Koç çağının başlamasıyla yepyeni bir görev daha üstlenmiştir; insanlarla anunnakiler arasında köprü olmak.
Koç Çağında AmonRa/Marduk’un emirleriyle her bir anunnaki dünyanın çeşitli bölgelerine insanları eğitmek ve geliştirmek göreviyle gönderilmiştir. Bulundukları yerlerdeki enerji çıkışlarının tespiti ile anunnakiler tarafından dünyanın her yerine enerjiyi dönüştüren yapılar kurulmuş ve zaman zaman anunnakiler bu yapılarda gelip ikamet etmişlerdir.
Balık Çağına doğru Sin/Nannar tarafından alınan kararlar uyarınca dünyadan ve insanlardan ayrılan anunnakilerden sonra insanlık bir boşluk yaşamış ve onların geriye gelmeleri için çeşitli ritüeller icat etmişlerdir.
Koç Çağı boyunca tanrılaşan sonra da putlaşan anunnakilerin ikamet ettikleri yerlerde birer tapınak alanı olarak benimsenmiş, çeşitli kurban törenleriyle anunnakilerin geri gelmeleri için insanoğlu her çeşit yöntemi denemiştir. Her defasında yıkılan yapıların üzerine yenileri yapılmıştır, hatta günümüze yaklaşıldıkça bu tapınakların üzerine kiliseler ve camiler inşa edilmiştir. İskenderiye kütüphanesinin yanması ve anunnaki yapılarının toprak altına gömülmesiyle birlikte de iki bin yıllık bir karanlık dönem dünyaya egemen olmuştur.
Son beş yüz yılda ise Enki’nin Kova Çağı hazırlıkları başlamış; rönesans ve reform hareketlerinin ardından astronomik, astrolojik, tarihi, bilimsel ilerlemeler ile insanlık tekrar bilgiye ve teknolojiye ulaşma yolunda hızla ilerlemiştir.
Yeryüzü enerjisi üzerine kurulan bu yapıların bugünlerde yoğun enerjiler yaymaya başladığına şahit olmaktayız. Bu yüzden ülkemizde çokça bulunan bu tapınakların ziyaret edilmesi ve bu enerjinin çıkış noktasında kalarak enerjinin hissedilmesi önemlidir. Bunun çeşitli faydaları olduğunu iddia ediyoruz;
1.Hurda genlerin bu alanlarda sorunsuzca açılmasının mümkün olduğu, protein sentezi yapmayan ve anlamsız genler adı verilen bu genlerin aktifleşerek insanlığa yeni farkındalıklar ve yetenekler kazandıracağı, bu genlerin uyanışıyla kişinin insanlığın uyanışına katkıda bulunacağı…
2. Kişinin içindeki anunnaki genlerinde rezonans yaratacağı ve anunnaki atalarının hafıza genlerini uyandırarak kadim anılara rahatlıkla ulaşabileceği…
3. Kişinin enerjisini besleyen yerler ile beslemeyen yerler bulunarak hangi anunnaki klanından geldiği, hangi anunnakilerle ilgili yakınlığa sahip olduğunun tespit edilebileceği…
4. Özellikle kraliçe odası gibi enerjinin çok yoğun aktığı yerlerde insanların şifalanabileceği ve hatta hücrelerin gençleşmeye başlayabileceği.
5. Enerjiyi hissedip kullanabilenlerin daha fazla rüya, görüm, vizyon alarak kendine gelen işaret ve sembolleri daha iyi yorumlayabileceği, kendi yolunu daha iyi görebileceği…
Anunnakilerin dünya insanlarının uzaylı ataları olduğunu tüm kitaplarımızda, eğitimlerimizde ve gezilerimizde kanıtlarla ve kaynaklara zaten önermiştik.
Hep dediğimiz gibi Kova Çağına girerken insanlık her alanda büyük ilerlemeler yaşamaktadır ve önümüzdeki süreçte muhteşem zamanlar bizi beklemektedir. Bu “Uyanış” Çağında bilgiye sevgiyle ulaşmanız, her durumda pozitifte kalmanız, negatife ve felaket tellallarına asla kulak asmamanız dileklerimle…
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.