23. HAFTANIN ARDINDAN LİGE GENEL BAKIŞ
Bu hafta 3 büyük takımımızın maçlarını geniş kapsamlı olarak değerlendirmek yerine, lige bir bütün olarak bakmaya karar verdim. Gol olarak kısır geçen bir haftayı geride bıraktık. 9 maçtan toplamda sadece 15 gol çıkarken, bu 15 golün 8 tanesi iki maçta meydana geldi ve alt sıraları ilgilendiren müsabakalardı.
Öncelikle Okan Buruk ve takımı Elazığspor’u tebrik etmek lazım. Lig ilk yarıda tatile girdiğinde bir Çarşamba günü Kadıköy’le sevdiğim bir arkadaşımla biraları höpürdetirken Galatasaray’la Ziraat Türkiye Kupası’nda oynadıkları maçı izleme fırsatım olmuştu. O kadar güzel top oynamışlardı ki bu takımın bir yerde seriye başlayacağı, ligden düşmeyeceği ta o günden belliydi. Son 7 lig maçında 5 galibiyet 1 beraberlik ve 1 mağlubiyet alan takım, bu haftada Deniz Yılmaz’ın güzel futboluyla Sivas deplasmanında 3-1 galip gelmeyi başardı.
Haftanın diğer bir şaşırtıcı skoru ise Kayseri derbisinde yaşandı. Kadro olarak kardeşi Erciyesspor spordan daha üstün bir takım olan hakiki Kayserispor bu ligde kalmayı hak etmediğini, kardeşine 4-0 gibi hezimet sayılabilecek bir skorla yenildi ve Fatih Erkoç’un ‘’Elveda Tatlım’’ isimli güzide eserini aklımıza getirdi. Kayserili okuyucularım kızmasınlar ama bir futbol sever olarak Kayseri takımlarının Süper Lig’e yakışmadığını düşünüyorum (gerçi kaç tane takım yakışıyor orası ayrı bir yazının konusu). Bilet fiyatları 1TL olmasına rağmen çeyreği bile dolmayan 55.000 kişilik stada sahip takımlar yerine İzmir, Kocaeli, Balıkesir, Adana gibi futbol sever dolu illerin takımlarının bu ligde olması ligi biraz daha izlenebilir kılacaktır.
Rizespor mutlaka puan çıkarması gereken bir maçta evinde Galatasaray’dan hak ettiği 1 puanı almayı başardı ama Rize ekibi için tehlike çanları çalmakta. Haftaya deplasmanda oynayacakları Antalyaspor maçı her iki takım içinde 6 puan değerinde. Kazandıkları takdirde Antalyaspor’u alt edebilecekken, kaybettikleri takdirde daha Fenerbahçe ve Beşiktaş ile oynayacaklarını var sayarsak lige yüksek ihtimalle veda edeceklerini söyleyebiliriz.
Düşmeye aday takımlardan biri olan Gençlerbirliği Fenerbahçe karşısında iyi dirense de amatörce iki penaltıya sebebiyet vererek bir mağlubiyet daha aldı. Son 5 maçında 4 mağlubiyet ve 1 beraberlik alan takım Mehmet Özdilek yönetiminde bir şeyler yapmaya çalışsa da kadro kalitesizliği yüzünden bir noktada tıkanıveriyor. Ligin son 3 haftasında Galatasaray ve Beşiktaş ile oynayacak olan Ankara ekibi önümüzdeki haftadan itibaren rakiplerine oranla daha kolay bir fikstüre sahip. Kendileri gibi formsuz olan Sivasspor’u evlerinde mağlup edebilirlerse, Kasımpaşa deplasmanından mağlubiyet alsalar bile daha sonra çok kilit bir Elazığspor maçı oynayacakları. Anlayacağınız, Gençlerbirliği evinde oynayacağı maçlardan 9 puan almayı başardığı takdirde rahat edecektir, başka bir alternatifleri yok.
Kısaca 3 büyüklere de değinecek olursak;
Beşiktaş her ne kadar Olimpiyat deplasmanına taraftar çekebilse de o stat da oynanacak her maç deplasmandır. Rüzgar, soğuk ve maçın Gabar dağından hallice bir yerde olması futbolcuları bir türlü havaya sokamıyor. Galatasaray’da bu stat da oynadığında aynı Beşiktaş gibi durgun, isteksiz ve motive olamadıkları için yaratıcılıktan yoksun oynuyordu. Lakin, Biliç’in oyuncu tercihleri de pek doğru değildi. Jones belli ki hazır değil. Oğuzhan eğer yedek kulübesindeyse iğneyle de olsa oynamalıydı. Fernandes’in sakatlığında takımda başka yaratıcı futbolcu yokken Oğuzhan’ın da oynamaması ile zaten puanlar bırakılacağı belliydi. Artık Almeida’da yok. Beşiktaş için şampiyonluk yarınlara kaldı. Yeni sezonda doğru yapılanarak bu kadronun üzerine koymaya baksınlar.
Galatasaray’ın deplasman fobisi, Mancini’nin ise benim idrak edemediğim oyuncu değişiklikleri devam etmekte. Dün yaptığı oyuncu değişikliklerini bana izah edebilecek biri varsa sevinirim. 81’e kadar oyuncu değiştirmeyen teknik adam ilk olarak WesleySneijder’i çıkarıp yerine Sabri’yi aldı ki bu mis gibi antrikotu çöpe atıp yerine karnabahar yapmaya benziyor!
Kel alaka bir değişiklik yani izahı yok. İtalyan bu değişiklikten sonra golü yiyen takımında ise sol kanattan akın yapma şansı olan tek oyuncusu Telles’i çıkarıyor, ısınmadan oyuna giren Hajroviç’i alıyor, sonra hakem uzatma dakikası eklesin diye oyunu soğutup Selçuk İnan yerine Emre Çolak’ı dahil ediyor. Bu değişikliklerle Rizespor temiz bir – iki dakika yiyerek puanı alıyor. Enteresan adam Mancini. Ben henüz kendisini çözemedim ya da o Türkiye Ligi’ni henüz çözemedi.
Fenerbahçe ise Gençlerbirliği maçında son haftalara oranla daha efektif bir futbol oynadı. Emre Belözoğlu ve Alper Potuk’un ısırgan futbolu takımın hücum anlamında biraz daha akıcı olmasına neden oldu.
Tabii bunda AZİZ-SİLİN faktörü de önemli. Başkanın takımına fırçayı attığı maç sırasında belli idi… Emre’de maçtan sonra ‘Başkan iyi söylendi bize, kendimize geldik’ diyerek durumu doğruladı. Fenerbahçe bu maçta inanılmaz goller kaçırdı. Bu haftada her hafta olduğu gibi takımın bir sürü kalas futbolcudan kurulu olduğunu söylemem lazım. Emenike’de formsuz ve kuvvetsiz olduğu için sürekli yere düşünce kaçan gollere pek şaşırmamak lazım.
Penaltılara gelirsek; ilk penaltı %50 – %50. Hakem verse de vermese de bir şey diyemeyiz. İkinci penaltının ise tartışılacak tarafı yok. Net penaltı. Fenerbahçe’nin haftaya oynayacağı Trabzonspor maçı bana göre şampiyonluk maçıdır. Sari-Lacivertli takım deplasman fobisini bir kenara bırakır, futbol oynayamayan Trabzonspor’u mağlup edebilirse bu sene ipi göğüsleyecektir.
Hayırlı, kazançlı, istediklerinizin gerçekleşeceği bir hafta dilerim.
Süleyman BERK – @joseph in tavugu