Takvim yaprakları 16 Mayıs 1919’u göstermekteydi.
Resimde gördüğünüz bu evin kapısından 38 yaşında sarışın, mavi gözlü bir paşa çıktı. Bu paşa vatan kurtarmaya giden Mustafa Kemal’den başkası değildi.
Mustafa Kemal Paşa, ilk adımı bu evden atmış ve 13 Eylül 1921 tarihinde “SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİ” zaferle sonuçlandırmıştı.
19 Eylül 1921 de Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine Büyük Millet Meclisi tarafından 144 numaralı kanun ile “MAREŞAL RÜTBESİ VE GAZİ UNVANI” verilmişti.
Türk tarihinin büyük insanı, milletinin kendisine tarih boyunca duyduğu ve duyacağı sonsuz şükran ve minnetinin bir ifadesi olarak adına katılan zafer remzinden ve kendinse verilen en yüksek askeri şeref ve iktidar unvanından büyük nutkunda şu mütevazı ifadeyle;
-…”BİR VAZİFEM DE, ORDU İÇİNDE, MUHAREBE SAFLARI ARASINDA BİZZAT MUHAREBEYE TEMAS ETMEK VE BİZZAT MÜCADELEYİ İDARE ETMEKTİ. BUNU DA, İSTİTAATİM DERECESİNDE, HATTA BİR KAZA NETİCESİ OLARAK SOL KABURGA KEMİKLERİMDEN BİRİ KIRILMIŞ OLMASINA RAĞMEN, HÜSN-İ İFAYA HASR-I MEVCUDİYET EYLEDİĞİMİ ZANNEDERİM. SAKARYA MUHAREBESİ NETİCESİNE KADAR, BİR RÜTBE-İ ASKERİYEYİ HAİZ DEĞİLDİM. ONDAN SONRA, BÜYÜK MİLLET MECLİSİNCE MÜŞİR RÜTBESİYLE GAZİ ÜNVANI TEVCİH EDİLDİ.” Bahsetmektedir.
Atatürk’ün, kendisine “GAZİ ” unvanı ve “MAREŞAL” rütbesi verilişi münasebetiyle Meclisle teşekkür konuşması:
-…”KAZANILAN BU BAŞARI, YÜKSEK HEYETİZİN SAYESİNDE, DÜŞMAN ORDUSUNUN İRADESİNİN KIRILMASI SURETİYLE BELİRMİŞTİR. BU SEBEPLE ÖDÜLLENDİRİŞİNİZİN GERÇEK MUHATABI YİNE ORDUMUZDUR.”
Hamdullah Suphi Bey ise o büyük ve müstesna günü böylesine özetlemişti:
—“O akşam Çankaya’da idik. Bir ara, ancak ikimizin duyabileceği yavaş sesle sordu:
-…”HEYET-İ VEKİLENİN TEBRİK TELGRAFININ METNİ SİZİN Dİ DEĞİL Mİ?”
Müspet cevap verdim…
Düşünceli idi. Hisli duygulu çok yakınında olmadan derinliği kavranılamayacak kadar hassas benliği vardı. Aynı yavaş ses tonuyla sordum:
—“NEDEN DÜŞÜNCELİSİNİZ? BU BÜYÜK VE MÜSTESNA GÜNDE?…”
Safhalarını hepimizin bilmiş olması, mücadele ettiğimiz zulüm ve haksızlıkların en insafsızlarından birisi olarak hafızalarımıza yerleştiğini benimsediği o “8TEMMUZ 1919 GECESİNİ” telmih ederek dedi ki:
-…”MİLLETİMİN SİNESİ NELER YAPABİLİYORMUŞ… TÜRK OCAKLARI REİSİ OLARAK BUNU SEN, SEN ÇOĞUMUZDAN İYİ TAKDİR EDERSİN.”
8 TEMMUZ 1919 Çarşamba gecesi saat 22.50’de vatanın hürriyet ve haysiyetini iade savaşına girdiği için ana sütü kadar helal rütbe ve unvanları elinden alınarak cezalandırılmak istenen bu adam, hakkını MİLLETİN SİNESİNDE aramıştı. Bu asil, âlicenap, büyük millet arananı kanla tasdik ve zaferle tescil ederek, savaş meydanlarının en ulu rütbesi ile en ulu unvanını verme suretiyle gadri tashih etmişti: GAZİ ÜNVANI, 19 EYLÜL 1921’DEN SONRA MUSTAFA KEMAL ADININ ŞEREF HÂLESİ OLDU.” Demektedir.
GAZİNİN İLK İŞİ İSE, SİLAH ARKADAŞLARINA KENDİ EL YAZISI İLE ŞU KADİRBİLİR MESAJI GÖNDERMEK OLDU:
NEFERLERE:
-…”KURTULUŞ İÇİN YAPTIĞIMIZ BU SAVAŞTAN ÇOK DAHA EVVEL SİZİ BAŞKA MUHAREBE MEYDANLARINDA DA TANIMIŞ İDİM. DÜNYANIN HİÇ BİR ORDSUNDA YÜREĞİ SENİNKİNDEN DAHA TEMİZ, DAHA SAĞLAM BİR ASKERE RAST GELİNMEMİŞTİR.HER ZAFERİN MAYASI SENDEDİR. HER ZAFERİN EN BÜYÜK PAYI SENİNDİR. KANAATİNLE, İMANINLA, İTAATİNLE HİÇBİR KORKUNUN YILDIRAMADIĞI DEMİR GİBİ PAK KALBİNLE DÜŞMANI NİHAYET ALTEDEN BÜYÜK GAYRETİN İÇİN MİNNET VE ŞÜKRANIMI SÖYLEMEYİ NEFSİME EN AZİZ BİR BORÇ BİLDİM. SİZİN GİBİ KUMANDANLARI, ZABİTLERİ, NEFERLERİ OLAN BİR MİLLETE YAD ELLERİ ALTINDA KÖLE OLMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. BU DEFA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN HAKKIMDA YENİ BİR RÜTBE VE GAZİ ÜNVANIYLE TECELLİ EDEN İLTİFAT VE TEVECCÜHÜ, DOĞRUDAN DOĞRUYA SİZE RACİDİR. MİLLETİN VERDİĞİ BU RÜTBE İLE YÜKSELEN ORDU, EN ŞEREFLİ VE EN ULU BİR GAZA İLE MÜMTAZ OLAN GENE ORDUDUR. SİZİN KAHRAMANLIĞINIZLA, SİZİN GÖSTERDİĞİNİZ NİHAYETSİZ FEDAKARLIKLAR PAHASINA KAZANILAN BÜYÜK MUZAFERİYETİN MİLLET TARAFINDAN TAKDİRİNE DELALET EDEN BU ÜNVANI VE RÜTBEYİ ANCAK SİZE İZAFE EDEREK, BÜTÜN ASKERLİK HAYATIMIN EN BÜYÜK SERMAYEİ İFTİHARI OLARAK TAŞIYACAĞIM. CENABI HAK GİRİŞTİĞİMİZ KURTULUŞ MÜCADELESİNDE ŞEREFLİ SİLAH ARKADAŞLARIMA KENDİLERİNİ TEMYİZ EDEN ASALETİN, CİVAN MERTLİĞİN, KAHRAMANLIĞIN HAKKI OLAN KATİ HALÂSI NASİBETSİN.”
20 EYLÜL 37 BAŞKUMANDAN MUSTAFA KEMAL
İstanbul’da bulunan Zübeyde Hanım’ın Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya “MAREŞAL RÜTBESİ VE GAZİ UNVANI” verilmesi nedeniyle tebrik telgrafı:
“…MİLLETİN HAKKINIZDAKİ BU SEVGİ VE İTİMADI, BENİM KADAR KİMSEYİ DUYGULANDIRAMAZ. KIZ KARDEŞİNLE BERABER ALNINDAN ÖPEREK VE BAĞRIMIZA BASARAK SENİ TEBRİK EDERİZ.”
27 Eylül 1921
Annesi Zübeyde Hanım’ın 27 Eylül 1921 tarihli tebrik telgrafına cevabı:
-…”BENİM İÇİN DÜNYEVİ MÜKÂFATLARIN EN YÜCESİ OLAN TEBRİKATINIZLA MESUT OLDUM.”
Sakarya Meydan Muharebesi sonunda Türk ordusunun zayiatı; 5713 şehit, 18.480 yaralı, 828 esir ve 14.268 kayıp olmak üzere toplam 49.289’dur.
Atatürk’ün, Sakarya Meydan Muharebesi hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde konuşması:
-…”EFENDİLER! TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ ORDUSUNUN SAKARYA’DA KAZANMIŞ OLDUĞU MEYDAN MUHAREBESİDİR. HARP TARİHİNDE MİSLİ BELKİ OLMAYAN BİR MEYDAN MUHAREBESİDİR. BİZİ İMHA ETMEK GÖRÜŞÜ KARŞISINDA VARLIĞIMIZI SİLAHLA KORUMAK VE SAVUNMAK PEK TABİİDİR. BUNDAN DAHA TABİİ VE DAHA HAKLI BİR HAREKET OLAMAZ.”
13 Ekim 1921’de Ankara Hükümeti ile Güney Kafkas Cumhuriyetleri arasında “KARS ANTLAŞMASI” imzalandı. Böylece Türkiye’nin doğu sınırı tamamen güvenlik altına alındı. Fransa ise TBMM Hükümeti ile 20 Ekim 1921’de “ANKARA ANTLAŞMASI’NI” imzaladı. Bu antlaşma ile Fransa TBMM Hükümeti’ni tanımış ve Hatay-İskenderun dışında, Türkiye’nin bugünkü güney sınırı çizildi. Antlaşma sayesinde güney cephesi güvenli duruma geldiğinden buradaki Türk birlikleri de Batı Cephesi’ne kaydırıldı. İtalyanlar ise, Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra Güney Ege ve Akdeniz bölgelerinde tutunamayacaklarını anlayarak 1921 yılı sonuna kadar işgal ettikleri yerlerden çekildi. Sakarya Meydan Muharebesi sonrasında İngiltere de Ankara’yı tanıyarak TBMM ile, 23 Ekim 1921 tarihinde tutsakların serbest bırakılması konusunda antlaşma yapıldı.
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALIN.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.