Türkiye genç oluşumlu bir kara parçasıdır. Oluşumunu bu jeolojik zamanda (4. Zaman) tamamlaması Türkiye’de tektonik hareketlerin fazla olmasına sebep olmaktadır. Tektonik hareketlerin en önemlileri volkanıma ve depremlerdir.
Türkiye, yakın jeolojik döneme kadar yani 4. Jeolojik zamana kadar birçok volkanik hareketin etkisinde kalmıştır. Ancak volkanik sahalar günümüzde aktif volkanik sahlar durumunda değildir. Depremler ise Türkiye’nin jeolojik oluşum sürecinde her zaman faaliyetlerine devam etmişlerdir.
Türkiye’nin genç oluşumlu bir yapıda olmasıyla tektonik hareketler canlılığını sürdürmektedir. Tektonik gerilimler depremler yoluyla yeryüzünde hissedilmektedir. Bu bakımdan Türkiye dünyanın önemli deprem kuşakları üzerinde yer almaktadır. Hatta Türkiye’nin yüzde yetmişinin aktif deprem kuşağında olduğu söylenebilir. Deprem tehlikesi Türkiye’de beş dereceli deprem alanlarına bölünerek tespit edilmiştir. Birinci ve ikinci dereceden deprem tehlikesinin bulunduğu sahalar en aktif fay kırıklıklarının bulunduğu sahalarla paralellik göstermektedir. Bu sahalar;
KAF (Kuzey Anadolu Fay Kuşağı)
BAF (Batı Anadolu Fay Kuşağı)
DAF veya GAF (Doğu Anadolu veya Güneydoğu Anadolu Fay Kuşağı)
Marmara Bölgesi genel itibariyle Kuzey Anadolu Fay Kuşağı üzerinde yer aldığından burada çok sayıda gerek maddi hasarı, gerekse de can kaybının yüksek olduğu şiddetli depremler olmuştur. Bu hattın uzunluğu yaklaşık 1100 kilometredir. KAF, sağ yönlü ve doğrultu atımlı aktif fay hattıdır. Yaklaşık Van Gölünden Saros Körfezine kadar tüm kuzey Anadolu’yu keser. Tek bir faydan oluşmaz, pek çok parçadan oluşan fay zonudur. Van Gölü’nün kuzeyinden itibaren Erzincan, Tokat, Amasya, Gerede, Bolu, Adapazarı, İzmit Körfezi ve Marmara Denizi’nden, Saros Körfezi’ne kadar uzanır. Ülkemizde depremlerin en çok görüldüğü kuşak burasıdır. İzmit, Adapazarı, Düzce, Bolu, Çankırı, Niksar, Erbaa, Erzincan, Erzurum, Pasinler bu kuşak üzerinde yer alır. Yıllara göre KAF üzerinde oluşan depremlere bakıldığında hattın ne kadar aktif olduğu daha iyi anlaşılabilir:
1939 Erzincan
8.3
1942 Niksar-Erbaa
6.9
1943 Tosya-Ladik
7.7
1944 Bolu-Gerede
7.5
1949 Karlıova
7.9
1951 Kurşunlu
6.8
1957 Bolu- Abant
6.8
1966 Varto
6.6
1967 Bolu- Mudurnu
7.0
1971 Bingöl
6.8
1992 Erzincan
7.0
1999 İzmit
7.4
1999 Düzce
7.2
2010 Elazığ
6.0
2011 Van
7.2
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Kuzey_Anadolu_Fay_Hatt%C4%B1 (1 Eylül 2016 verisi)
Fay hattında; parçalanmış-ezilmiş kayaçlar, soğuk ve sıcak su kaynakları, gölcükler, traverten oluşumları, genç volkan konilerine rastlanır.
Fayın bazı kısımları depremler sırasında 0,5-1,5 m düşey, 1,5-4,3 m yatay atımlar yapmıştır. Genç Kuvaterner zamanından itibaren 800-1000 m yatay atım yaptığı ötelenen genç vadi yataklarından tespit edilmiştir.
Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde meydana gelen depremler, bu hat üzerinde yeni depremlerin olacağını göstermektedir. Bu konuda başta Kandilli Rasathanesi olmak üzere çok ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Ancak teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin depremi en fazla 16 saniye öncesinden haber verebilmektedir. Çok kısa süreli gibi görünen bu durumda gerekli tedbirlerin alınmasıyla çok büyük felaketler önlenebilir. Özellikle 7-8 saniye önceden insanın kendini emniyete alabileceği yaşamsal tedbirleri alabilir. Örneğin doğalgaz ve elektrik hattının kesilmesi birçok felaketi önleyebilir. Ya da kendimizi emniyete alabileceğimiz pozisyona gelmemiz için yeterli bir süredir 7-8 saniyelik zaman.
Depremin olduktan sonra yaşamla ölüm arasında çok ince bir çizgi bulunmaktadır. Ancak depreme karşı yapılacak en önemli tedbir yaşadığımız alanları deprem yönetmeliğine uygun hala getirmektir. Tedbirli olmak bizim için yaşamsal bir önemdedir. Konu Marmara olunca hiç tereddüt edilmeden harekete geçilmelidir. Kuzey Anadolu Fayı üzerindeki hareketler Marmara’da kesin bir depremin olacağını göstermektedir. Kandilli Rasathanesi’nin MARSITE diye nitelendirilen bir projesinde projede Adalar bölgesi ile ilgili dikkat çekici veriler elde edildi. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nden Prof. Nurcan Meral Özel’in açıkladığı projede, Adalar fayında en çok 7 büyüklüğünde deprem üretecek enerji biriktiği ve Kuzey Anadolu fayı Kuzey kolunun Marmara içinde farklı özellikler içeren parçalardan oluştuğu ve her bir parçanın ayrı enerji birikimi içinde olması nedeniyle de kırılmanın tek bir noktada gerçekleşmeyeceği dolayısıyla büyük bir fay üzerindeki bir kırılmadan değil, küçük faylar üzerinde bir kırılma yaşanacağı belirtildi.
Adalar’daki enerji birikimin son derece yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Özel; “Körfez depreminden yani 1999 depreminden önce kaydedilen gerilimden daha fazla bir yüksekliğe ulaştığını” söyledi.
Bu açıklama Marmara’da daha büyük ölçüde bir deprem olacağını göstermektedir. Dünyada deprem tecrübesinin yüksek olduğu ülkemizde depremde can kayıplarının olağan olduğu algısından, hasarsız deprem algısına biran önce geçilmelidir. Unutulmamadır ki, dünyada ülkemiz gibi çok aktif deprem sahalarında yaşayıp hemen hemen hiç kayıp vermeden yaşayan ülkeler de bulunmaktadır. Bu nedenle deprem dedenin, Ahmet Mete Işıkara’nın “Deprem öldürmez, çürük bina öldürür.” Sözünün ne kadar yerinde bir söz olduğunu daha iyi anlayabiliriz.