Misantropi sözlük anlamıyla “insanlardan nefret etmek, ürkmek veya sevmemek ” anlamına gelir. Bu görüş ve düşüncelerin etkin olduğu kimselere ise misantropist denir.
Misantropistler, insanın doğası itibariyle kötü olduğunu düşünür. Doğası gereği kötü olan bir canlı istemsiz de olsa kötülük yapar, yaptırır veya yapılan kötülüklere göz yumar. Tarih boyunca kendi nesline ve gezegende yaşayan diğer tüm canlılara zarar veren insanoğlu, bunu kendi çıkarları ya da korkuları nedeniyle yapmaktadır. Örneğin para karşılığı bir başka insanı öldürebilen bir kişi çıkarı için; yolda bir akrep ya da yılan gördüğünde üzerine basarak öldüren kişi bu canlılardan korktuğu için öldürme yoluna gitmiştir. Şüphesiz her iki durumun da insanlık tarihinde sayısız örneği vardır. Ancak misantropi denince akla yalnızca katletme eylemi gelmemelidir. İnsanın yeltendiği her türlü suç, şiddet ve kötülük eylemleri bu düşüncenin ortaya çıkmasında rol almıştır.
Misantropi psikopatolojik etkileri olan, sosyo-toplumsal ve psikolojik verimliliği düşük derecede kalan bireylerde gözlemlenebilir. Özellikle psikososyal ve psikoseksüel gelişim döneminde çocukta meydana gelen birtakım “dış etkinin koşulları” olarak tabir edebileceğimiz büyük bir psikolojik darbe ve aşınmanın kişi üzerinde bıraktığı ender bozukluklardan biri olarak ortaya çıkar. Nitekim kıskançlık, zafer duygusunun tatmin edilememesi, küçük düşürülme ve çağsal eylemlerin şiddetle yanlış yansıtılması (çocukluk çağı da dahil olmak üzere hayatının ilk anlarında cinsel organı tanımada yetersizlik ve utanma duygusunun yanlış bir şekilde kazandırılması) ile başlayabilir.
Bireyin tamamlanamayan ya da problemli bir şekilde geçirdiği bu gelişim dönemleri, kendisini otomatik olarak toplumsal kalifikasyon süreci karşısında çaresiz bırakır ve yaşamın zorlayıcı etkilerinden olan “hemen öğrenme” ve “mantıksal fikir üretebilme” yeteneğinin oluşmasına engel olur. Bir şekilde sağlıklı toplumsal yaşam biçimini kazanamayan birey kendisini fikirlerin ve sorunların kargaşası içinde bulacak, bir türlü anlam veremediği olgular altında ezilecek, karşı cinse yönelik karmaşık duygular besleyecek ve nihayetinde toplumsal süreç onu asosyal kılana kadar devam edecektir.
Sonuçta yaşama tutunamayan birey toplumda yaşamış olduğu ezikliği ve umutsuzluğu nefrete dönüştürecek, engellenme ve sonuca ulaşamama kompleksi altında bir saldırganlık stratejisi ya da tam tersine asosyal ve ürkek davranışlar geliştirerek henüz oluşturulamamış vicdani sorumluluklarını bertaraf edecektir. Sonuç olarak misantrophik süreç başlar ve yaşamı boyunca (pişmanlık olgusu gelişene kadar) sıfır tolarans çizgisinde devam eden bir yargılama mantığına sahip olur. Genellikle pişmanlık sürecinin başlaması ya da herhangi bir duygusal durum esnasında yaşanabilecek vicdani bir hareketlenme bireyin hayatı boyunca yapmış olduğu seçimlerden dolayı acı bir şekilde sorumluluk duymasına neden olurken ardından büyük bir ihtimalle intihara dönük seçimler yapmasına neden olacaktır.
wikipedia