150’likler, Türk Kurtuluş Savaşı sonrası Türkiye düşman işbirlikçisi olarak görülen ve Türkiye’den sürgün edilen, hepsi üst düzey makamlarda yer alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına verilen isimdir.
Lozan Antlaşması gereği düzenlenen listede 16’ncı sırada bulunan Rıza Tevfik Bölükbaşı, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi ile Milli Mücadele ve Cumhuriyet dönemlerinde yaşamış hekim, filozof, şair ve siyasetçilerimizdendir.
1907 yılında İttihad ve Terakki Cemiyeti’ne giren Rıza Tevfik Bey, 1908’de yapılan seçimlerde Edirne Mebusu seçilmiştir. Önce İttihad ve Terakki Fırkası’na girmiş, Balkan Savaşı’na ve I. Dünya Savaşı’na girişimize karşı çıkmış, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na katılmıştır. 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra iktidara gelen Tevfik Paşa kabinesinde Sultan Vahidettin’in isteği üzerine Maarif Nazırı olmuş, Damat Ferit Paşa kabinesinde de iki defa Şurayı Devlet Reisliği ’ne getirilmiştir. 1919’da Paris’te toplanan Sulh Konferansı’na Osmanlı delegesi olarak önce müşavir, daha sonra murahhas aza sıfatıyla katılmıştır. 10 Ağustos 1920 tarihinde ise, Bağdatlı Ferik Hadi Paşa, Bern Sefiri Reşat Halis Bey’le birlikte Sevr Antlaşması’nı imzalayan heyette yer almış, Anadolu’daki Milli Mücadele hareketine karşı çıkmıştır. Kurtuluş Savaşı kazanılınca 1922’nin Kasım ayında yük gemisiyle İstanbul’dan Mısır’a giden Rıza Tevfik Bey Türkiye Cumhuriyeti tarafından 150’likler arasına alınmış ve 28 Mayıs 1927’de kabul edilen 1064 sayılı yasa ile yurttaşlıktan çıkartılmıştır.
20 yıllık sürgün yaşamı başlayan Rıza Tevfik Bey, önce Lübnan sahilinde Cunya kasabasına yerleşmiş, 1936’da Londra ve Paris’e gitmiştir. 150’liklerin affından 4 yıl sonra Haziran 1943’te Türkiye’ye dönmüş, 30 Aralık 1949’da vefat etmiştir.
Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün gençliğinde Rıza Tevfik Bey’in şiirlerini beğendiğini ve kendisine Selanik’ten bir kartvizit gönderdiğini Bölükbaşı’nın anılarından bilmekteyiz.
20 Mart 1319 (2 Nisan 1903) tarihli kartvizit günümüz Türkçesiyle şöyledir:
“Rıza Tevfik Beyefendi’ye,
Bilgili bakışınıza arz olunan bu naçiz kart, ihtimal sizi şaşırtacaktır.
Fakat yüksek fikirlerin tutkunu olan bir kalp için, keşfettiği bir ustalık değerinden faydalanmanın meziyetin yansıması olduğundan şüphe etmediği faziletli bir zata dostluğunu sunmak, önceden tanışmış olmak lüzumuna bağlı değildir zannederim.
Fazilet ve kültürünüzün hayranı olan kardeşlerimden bir ikisinin yüksek kişiliğinize karşı duymakta oldukları hürmet ve bağlılıktan kalbimin yoksun olması bendeniz için en acı bir hüsrandır.
Aynı samimiyet hissesinin bendenize de bahşedilmesini istirham edecektim. Ümit ederim ki esirgenmez.
Kurmay Adaylarından
Üsteğmen
Mustafa Kemal.”
Ancak bu dönemdeki siyasi faaliyetleri nedeniyle kartvizit Rıza Tevfik’in gözünden kaçmış ve cevap verememiştir. Rıza Tevfik Bey anılarında üzüntüsünü şöyle aktarmıştır: …” Kendisi üsteğmen ve erkânıharp namzedi iken 1319 (1903) senesinde bana Selanik’ten pek nazikâne bir kartvizit göndermişti. Teessüf ederim ki o zaman aldığım kartları okumaya vakit bulamadığımdan cevabını verememiştim ve böyle bir kartın mevcudiyetini ancak 1925 senesinde Amman’da bulunduğum sırada buradan beraber götürdüğüm evrak arabasında buldum ve sakladım:
“Rıza Tevfik Beyefendi’ye,
Nazar-ı ârif-ânenenize arz olunan bu nâ-çîz kart ihtimal mûcib-i istigrâbınız olacaktır. Fakat meftûn-ı meâliyât olan bir kalb için keşfettiği değer-i ma’rifetten müstefîd olmak ma’kes-i meziyyet olduğundan şüphe etmediği bir zât-ı faziletpervere takdîm-i uhuvvet etmek mazhar-ı müşâfehe olmak lüzumuna vâ-beste değildir, zannederim.
Fazl u irfanınızın perestikşârı olan en sevgili kardeşlerimden bir ikisinin zât-ı vâlâlarına karşı mütehassis oldukları âsar-ı hürmet ve uhuvvetten kalbimin tehi olması bendeniz içinen acı bir hüsrân-ı elimdir.
Ayn-ı hiss-i samimiyetin bendenize de bahşını istirhâm edecektim. Ümit ederim ki dirîg buyurulamaz.
Erkânıharb namzetlerinden mülazımıevvel
Mustafa Kemal”
Rıza Tevfik’in anılarına göre, Mustafa Kemal Şam’dan İstanbul’a döner. Bu dönemde Edirne Mebusu olan Rıza Tevfik, “bu mühim zât”ın ismini Selanik’te erkânıharpte olduğu dönemde duymuştur. Mustafa Kemal’in Sofya Ateşemiliterliği görevindeyken, Avrupa seyahatinden dönerken Cisrimustafapaşa’da karşılaşmışlardır. Edirne’de tren değiştiren Edirne Mebusu Rıza Tevfik’e özel bir vagon tahsis edilmiştir. Fethi Bey ile dost olan Rıza Tevfik, Mustafa Kemal ile ikisini kendi vagonuna davet eder. Vagonda Fethi Bey ile aralarında samimi bir sohbet geçen Rıza Tevfik, Mustafa Kemal’i şöyle tarif etmektedir:
…”Genç Mustafa Kemal Bey uzun boylu, narin yapılı, bilhassa pek keskin ve dikkatli bakışlı bir adamdı. Uzun ve yumuşak, açık ve kumral bıyıklı idi. Nazarı dikkatimi çekti. Kendisi görüşmelerimize katılmadı, tek lakırdı etmedi. Yalnız sözlerimize ve tavırlarımıza inceden inceye dikkat ediyordu. Benim yanımda tesadüfen bir Türk hanımı vardı. Sabık Çanakkale Kumandanı olan bir paşanın torunu idi. Eskiden anasını, babasını komşu olarak tanıdığım için kendisini vagona davet etmiştim. Bu genç hanım, macera peşinde dolaşır bir mirasyedi idi. Kendisinin bana mensup olduğunu zannetmesinler diye o hanımı hem Fethi Bey’e hem de Mustafa Kemal Bey’e takdim ettim. İşte Mustafa Kemal Paşa ile ilk karşılaşmamız bu tuhaf tesadüf ve vesile ile oldu.”
Kaynakça:
1-Mustafa Ragıp Esatlı, “Ölümünden Sonra Rıza Tevfik”, Sinan Matbaası, İstanbul,1950, s.157.
2-Hilmi Yücebaş, “Filozof Rıza Tevfik”, Yaylacılık Matbaası, İstanbul, 1968, s.5-6.
3-“Atatürk’ün Özel Mektupları”, Derleyen: Sadi Borak, Kaynak Yayınları, İstanbul, Mart 1998, 4. Basım s. 19-20.
4-“Açıklamalı Atatürk’ün Özel Mektupları”, Hazırlayan: Sadi Borak, Varlık Yayınevi, İstanbul, Ekim 1970, Genişletilmiş 2. Basım, s.20.
5-Sadi Borak, “Öyküleriyle Atatürk’ün Özel Mektupları”, Çağdaş Yayınları, İstanbul Ekim 1980, s.22-23.
6- “Atatürk’ün Bütün Eserleri”, Kaynak Yayınları, İstanbul Ekim 1998, 1. Basım, Cilt: 1 (1903-1915), s.31.
Not: https://ataturkansiklopedisi.gov.tr/bilgi/riza-tevfik-bolukbasi-1869-1949/ ‘de kartvizit tarihi 20 Mart 1903 olarak servis edilmiştir. 20 Mart 1319 Miladi takvimde Pazartesi gününe denk gelmektedir.