ATATÜRK ‘ün Sofya’daki villaların birinde pansiyoner olarak kaldığı günlerde, Enver Paşa Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’nın yerine Harbiye Nazırı olmuş, Genelkurmay Başkanlığı görevini de üzerine almıştır (3 Ocak 1914 ).
Hikmet BAYUR, ATATÜRK Hayatı ve Eseri I, s. 284 ‘de Mustafa Kemal’in 1918 yılı sonlarında Enver Paşa için şu söylevini yayımlar:
-…”Enver Paşa, herhalde zamanın en kuvvetli bir adamı olması lazım gelir. Bunun aksini ispat edecek elimizde hiçbir vesika yoktur. Tersine kuvvetini gösterecek bir vesika vardır ki, o da Enver Paşa’ya mevkide iken kimsenin ona karşı gelmemiş ve ancak o memleketi terk ettikten sonra bir takım insanların başlarını kaldırabilmiş olmasıdır. Böyle bir şahsın kuvvetli olmadığını söylemek lüzumsuz ve manasız bir iddia sayılmaz mı?
Ben ömrümde ve askerlik hayatımda hiçbir zaman Enver Paşa ile yakından işbirliği yapmadım ki bundan sonra böyle bir iştirak peşinde koşayım!”
Aşağıdaki görselde; Harbiye Nazırı Enver Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın emrindeki subaylardan birine madalya takıyor.
SOFYA:
Sofya, Bulgaristan’ın başkentidir. Şehir, Osmanlı – Rus Savaşı’nın sonucunda bağımsızlığını ilan etmiş, 1879 yılında başkent olmuş ve 13. Yüzyılın sonundan 19. Yüzyıla kadar Osmanlı egemenliğinde kalmış, 29 Eylül 1913’te Osmanlı Devleti Bulgaristan’la “ İstanbul Antlaşması’nı imzalamıştı.
Bu antlaşmaya göre; Edirne Osmanlı Devleti’nde kalacak, Trakya’daki Türk sınırı ise Meriç nehrinin 25 – 30 km. kadar batısından geçecekti. İşte Bu antlaşmanın seyrinde, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, 27 Ekim 1913 ‘te Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya “Ataşemiliter” olarak, Fethi OKYAR Bey’de aynı tarihte başkent Sofya’ya elçi olarak atanacaktır.
ATATÜRK ‘ün Ataşemiliterlik görevine başlamak üzere başkent Sofya’ya geliş tarihi 30 Ekim / 1 Kasım 1913’e rastlamaktadır. Sofya’ya gelişinden kısa bir süre sonra Bulgaristan; “Filibe, Plevne, Tırnova, Gabrova, Şumnu, Varna, Kızanlık ve Köstendil”i içine alan geniş bir gezi yapmıştır. Bir süre sonra manevralar sebebiyle çıktığı ikinci gezisinde de; “Plevne, Niğbolu ve Vidin’e uğrayarak tekrar başkent Sofya’ya dönmüştür.
Hatırlatma Notu: Üstteki görselin üzerine her ne kadar “1330, ATATÜRK Sofya da ataşemiliter iken” notu düşülmüşse de bu not yanlıştır. Aşağıdaki iki resim incelendiğinde ki bu resimler aynı gün ve aynı yerde çekilmiştir; Picardie, Fransa – 28 Eylül 1910 ‘dur. Bilgi paylaşımı için Onur OKUR Bey’e teşekkürü bir borç biliriz.
Görsel 1: Picardie, Fransa – 28 Eylül 1910
Görsel 2: Picardie, Fransa – 28 Eylül 1910
Yazar Sadi BORAK, 1980 yılında yayımladığı eseri; “Öyküleriyle ATATÜRK ‘ün Özel Mektupları” sayfa:64’te ise ATATÜRK ‘ün Sofya’dan 16 Kasım 1913 ‘te Madam Corinne ‘e Fransızca olan mektubuna yer verir.
ATATÜRK, mektubunda:
-…”Ekseriya sefarethane ’de büromda çalışıyorum. Fethi Bey’de başka bir şey yapmıyor,” demişlerdi.
11 Ocak 1914’te Sofya Ataşemiliterliği’ne ilaveten kendilerine; Bükreş, Belgrad ve Çetine Ataşemiliterlik’lerinin de yürütme görevi verilen ATATÜRK, Harbiye Nezareti ile Genelkurmay Başkanlığı’na raporlar düzenleyip sunmuştur. Bu raporlarda ATATÜRK, Bulgaristan ordusundaki yaşanan gelişmeler ile Balkan Devletlerinin siyasi durumu, siyasi amaçları ve ilişkileri, Osmanlı Devleti ile Bulgaristan ve Yunanistan’ın karşılıklı ilişkileri hakkında gözlemlerini belirtmiştir.
Şüphesiz ki tüm raporlarında olduğu gibi, Harbiye Nezaretine yazdıkları şu satırlar da takdire şayandır. Yazar Hüseyin KABASAKAL, 1982’de yayımladığı “Mustafa Kemal Sofya Ataşemiliterliğinde” adlı eserinin 72. sayfasında, ATATÜRK ‘ün;
-…”Genelkurmay Başkanı General Fiçef’in, Osmanlı Genelkurmaylarının planlarını ve bütün stratejik yığınak hesaplarının tümüyle Alman subaylarından öğrenmiş bulunduğunu söylediği; sözü edilen bilgilerin kaynağı Alman subayları, Alman kaynakları ise bu hususun gelecek için dikkatle durulacak bir sorun olarak göz önüne alınması” gerektiğini bildirdiği 5 Kasım 1913 tarihli raporudur.
Yazımın hemen başlarında 3 Ocak 1914’te Enver Paşa’nın Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’nın yerine Harbiye Nazırı olduğunu ve Genelkurmay Başkanlığı görevini de üzerine aldığını belirtmiştim. Ancak, “ATATÜRK Haftası Armağanı” Dergisi 10 Kasım 1975 ‘te; ATATÜRK ‘ün Sofya’dan Başkomutanlık Vekâleti Genelkurmay Başkanı Yarbay İsmail Hakkı Bey’e gönderdiği mektubu yayımlanır.
ATATÜRK, Başkomutanlık Vekâleti Genelkurmay Başkanı Yarbay İsmail Hakkı Bey’e yazdığı mektubunda :
-…”Bence, bütün harekâtımızla Bulgaristan’ı hareket etmiş görmedikçe ona karşı gereken önlemleri almakta müsamaha etmek doğru değildir. Ordumuzun Balkan Harbinde yüzüne sürülen namus lekelerinin silinmesi mesut zamanın doğuşunu bekleyerek gözlerinizden öperim kardeşim,” demiştir.
ATATÜRK ‘ün tahmini olarak 4xx gün kaldıkları Sofya Ataşemiliterliği görevinde iken; bazı çevrelerce Madam Corinne yazdığı aşk kokan mektuplarla anarlarken, kimi çevrelerde Sofya’nın sosyetesinin göz bebeği, hatta bitmeyen aşkı Dimitrina’yı da unutturmadılar nedense.
Peki, ya ATATÜRK ‘ün Madam Hilda’ya armağan ettikleri o resim?
ATATÜRK resminin üzerine:
-…”Hakikatli ve pek nazik Madam Hilda’ya” yazıp ta armağan ettikleri resimden bahsediyorum, ancak ben ATATÜRK ‘ün bu resmini görmedim, Sadi BORAK, 1980’de yayımladığı eseri “Öyküleriyle ATATÜRK ‘ün Özel Mektupları” sayfa: 86’da şu bilgiyi verir:
–“Madam Hilda ATATÜRK ‘ün 1914 yılında Sofya’da villaların bir odasında pansiyoner olarak kaldığı evin kızıdır. ATATÜRK, bu aile ile tanışmış, sık sık sofralarında yemek yemişti. Madam Hilda 1961 yılında 70 yaşlarında iken ATATÜRK hakkında şunları söylemişti:
—“O, bir dahi idi. Mustafa Kemal gibi bir kimse yeryüzüne bir daha gelmedi. Çok mühim bir insandı O!”
ATATÜRK gençliği olarak, 23 Ocak 1914’te Madam Hilda’ya armağan ettikleri resmini, her ne kadar görememenin üzüntüsü içinde olsak da, Yeniçeri kıyafetli aşağıdaki bu resmi Sofya’da verilen bir kostümlü baloda çıkarıldığını bilmenin sevinci içindeyiz.
ATATÜRK ‘ün Yeniçeri kıyafetli bu resmi; Bulgarların milli alfabesini düzenleyerek, bağımsızlık yolunda büyük bir hamle yapmış olan “Kiril – Metodi” isimli iki papaz kardeş adına 11 Mayıs 1914’te Askeri Kulüp’te düzenlenen kıyafet Balosu’nda çekilmiş. Yeniçeri elbisesi giyinen Mustafa Kemal, İstanbul’dan Askeri Müze’den getirdiği bu kıyafet ile birinci olmuş, Balo ’da bulunan Bulgar Kralı Ferdinand ve Kraliçe ise Mustafa Kemal’i kıyafeti ve başarısı için kutlamışlardı.
Hal böyle iken, bahsi geçen “Kıyafet balosu” bazı çevrelerce aşk, müzik ve dans olarak günümüze kadar getirilmeyi hedeflenmiştir.
ATATÜRK ‘ün manevi gücünden elbette şüphemiz yoktur. Peki, ya maddi gücü?
Yani “ödenek – maaş” diyorum efendim.
Bırakalım da birazdan okuduklarından sonra düşünsünler biraz.
Bırakalım, sık sık tertiplenen Sofya balolarına katılmayı,
Bırakalım; hemen hemen her gece şehir gazinolarda düzenlenen eğlencelerde yer almayı hatta Hürriyet
Parkında düzenlenen tek kış sporu olan patinaj yapmayı da bırakalım…
Onlar bırakmasa da bizler artık bir kenara bırakalım diyorum.
Hatta bırakalım da; Sofya sosyetesinin gözbebeği Dimitrina’nın etrafında genç subaylar “103” senedir pervane olup dönmeye devam etsinler.
Onlar dönsünler, ama biz duralım!..
Peki, bizler nerede duracağız?
İlk durağımız ATATÜRK Haftası Dergisi, 1975, sayfa:85’te:
10 Şubat 1914’te, ATATÜRK ‘ün Harbiye Nezaretine Sofya’dan yazısı:
-…”Sofya’ya gelişim gününden bugüne kadar ödeneklerimin düzensiz ödenmesi yüzünden, her bakımdan büyük güçlükler içinde kaldım.”
Altı gün sonra ise, Hüseyin KABASAKAL ‘ın 1982’de yayımladığı eseri, “Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşemiliterliğinde” sayfa: 74’te;
ATATÜRK ‘ün Harbiye Nezareti’ne 16 Şubat 1914 tarihli raporu:
-…”Burada sosyal yaşamımın da bilgi toplamama pek büyük etkisi bulunduğunu açıklamak gereksizdir. Şimdiye kadar ödeneklerimin gönderilmesindeki düzensizlik, her hangi bir otelin üçüncü katında bir odaya bağlı kalmaya ve gerekenlere gerektiği gibi ilişkilerde bulunmaya engel olmaktadır. Bu nedenle önceki isteklerimin göz önüne alınması uygun olur.”
1 Mart 1914’te yarbaylığa yükselen ATATÜRK ‘ün Harbiye Nezareti’ne 27 Mart 1914 tarihli raporunda ise:
-…”Bir Ataşemiliterin memuriyetin şerefine uygun bir yer tutabilmek ve demirbaş eşya alabilmek için gönderilebilmek Harbiye Nezaretince para gönderilmesi hususundadır. Yazar Tahsin ÜNAL, 1970 yılında yayımladığı eseri “Mustafa Kemal Paşa’nın Ataşemiliterliği” sayfa: 363 – 364’de; “Bu yazı üzerine Harbiye Nezareti tarafından kiralanacak evin eşya alımında kullanılmak üzere 219.- Osmanlı Lirası gönderilmiştir” demektedir.
Hüseyin KABASAKAL ‘ın 1982’de yayımladığı eseri, “Mustafa Kemal Sofya Askeri Ataşemiliterliğinde” sayfa 75’te;
ATATÜRK, Sofya’dan Harbiye Nezareti’ne 14 Temmuz 1914’teki yazdığı raporda ise:
-…”Bilgi toplamada harcama zorunludur. Önemli fırsatların ortaya çıkması halinde gereği kadar paranın yanımda bulunmamış olmasıyla bu fırsat kaçacaktır.”
Değerli okurlar, yukarıda sözünü ettiğim “ATATÜRK ‘ün Sofya’dan 27 Mart 1914’te Harbiye Nazırlığına gönderdiği rapor” yazısı, Yazar Tahsin ÜNAL, “Mustafa Kemal Paşa’nın Ataşemiliterliği” sayfa: 363 – 364’de yayımlamışsa da, Sayın ÜNAL ‘ın bu belgeyi Mustafa Kemal’in görevini devralan Yahya Kerim Bey’den sağlamış olduğunu Türk Kültürü Dergisi’nden öğreniyoruz.
“Sofya’daki Ataşelik Binasının Elverişsiz Durumu Hakkında” 27 Mart 1914 tarihinde Mustafa Kemal tarafından yazılan; “Çalışma odasının olmamasından yakındıkları” bu belgeyi Türk Kültürü Dergisi Sayı: 90. Nisan 1970. S: 362 – 363’ten aktarıyorum:
-…”Bugüne dek otelde kalmakta, elçilikte çalışmaktayım. Elçilikte yeterli sayıda oda olmadığından, benim için uygun bir oda da ayrılması olanağı yoktur. Bugün sıkıştığım bir odada zorunlu olarak çalışmaktaysam da, görevim yazı yazmaktan çok, yazılacak değerli ve belgeli bilgileri edinmektir. Bunun ise meslektaşlarım, elçilik kurulları, çeşitli rütbe ve sınıfta subaylar ve benzerleriyle iyi ilişkilerde bulunmaya ve (üzeri çizildiğinden okunamadı) bulunanlarla gizli olarak ilişki kurulabilmeye bağlıdır.
Elçilikteki odamın hiçbir konuk kabulüne elverişli olmadığı bir yana, Sofya küçük bir yer olduğundan yabancı askeri ataşeler bile benimle sık sık görüştüklerinin bir kimsece görüleceğini, bunu sakıncalı sayacaklarını sezdirmişlerdir.
Bulgar subaylarından dışarıdaki ilişkilerinde dost olduklarımsa, doğal olarak elçiliğin semtine bile uğramaktan kaçınmaktadırlar. Sofya’da bulunanlar ise, bu bakış açısından, daha çok sakıncaları vardır. Burada bir askeri ataşenin görev onuruyla bağdaşır apartman ya da bina da yoktur.
Bir çözüm yolu kalıyor ki, o da buradaki bütün askeri ataşelerin yaptıkları gibi kişisel olarak bir ev kiralamaktır. Sofya’da benim oturabileceğim en küçük bir evin aylık kirası 250 – 300 Frank’tan aşağı olmadığı gibi, bir yıllığa kontrat yapmak, altı aylığını peşin olarak ödemek zorunludur. Böyle bir evin aylık kirasını maaşlarımdan vermeğe hazırım. Ancak evimin oturabilir bir halde döşenmesi için en zorunlu olan eşyayı sağlamak üzere birden hiç olmazsa 5.000 Frank kadar bir paraya gereksinim vardır. İşte hem bu parayı, hem de ilk altı aylık kirayı ödemeye benim için zaman olanağım bulunamayacaktır.
Sofya’da bir askeri ataşenin görevini, istenildiği ölçüde yerine getirilebilmesi, yukarıda belirttiğim koşullar içinde sağlanamayacağını, Yüce Bakanlık Katının herkesten daha iyi değerlendirecekleri kuşkusuzdur.
Bu konuda benim aklıma gelen çözüm şudur:
Kiralanacak evi döşemek için bir keze özgü olmak üzere Başbakanlık Katından verilecek para ile elçiliğin gözetimi altında alınacak eşya, ayrıntılarıyla bir deftere yazılır, elçilikçe onaylı olarak askeri ataşelik, demirbaş eşyası olur. Askeri ataşe değiştikçe devir ve teslim edilir.
Sunuşlarım Yüce Bakanlık Katınca onaylandığı takdirde, boşaltılmak üzere bulunan uygun bir evin kontratını imza eylemek üzere aranmasının bildirilmesini ve gereken eşyayı sipariş etmek üzere 5.00. Frank’ın gönderilmesini istirham ederim. (M.KEMAL.)
Yararlanılan Kaynaklar:
1-Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ten Bize (Söylevleri, Konuşmaları, Söyleşileri, Anıları, Genelgeleri, Yazışmaları “1903 – 1938) Cilt 1 (1903 – 22.4.1920) Hürriyet Vakfı Yayınları
2-Mustafa Kemal ATATÜRK, Biyografi, Orhan YORGANCI.
3-Prof. Dr. Utkan KOCATÜRK, Mustafa Kemal ATATÜRK ‘ün Doğumundan Bedenen Aramızdan Ayrılışına Kadar “Kaynakçalı ATATÜRK Günlüğü”.
4- Prof. Dr. Utkan KOCATÜRK, “ATATÜRK ‘ün Fikir ve Düşünceleri”, 1999, Ankara.
Eksiklikler benim, fazlalıklar daha önce emek verenlerindir. Bir başka yazımda görüşmek üzere esen kalınız.