WQWZ: OGOZ, UGOZ
Hangi devirde oluşturulduğu, hangi dönemi anlattığı hâlen net bir biçimde belli olmayan, mekânların, hayvanların, kişilerin kim olduğu net bir biçimde çözülemeyen ve fakat bununla birlikte, tüm Türk boyları, devletleri tarafından kabul edilen, netleştirilip öze sâdık kalarak tekrar yazılmaya çalışılan kadim metin; Oğuz Kağan Destanı..
Hazırladığım görselde, Uygur harfleriyle yazılmış orijinal destândan birkaç kare görmektesiniz. Bugün, Fransa Millî Kütüphanesi’nde bulunan {Bibliothèque nationale de France} Türk ve yabancı uzmanların, başında ve sonunda eksiklikler var dediği destânın, orta bölümlerindeki anlatımdan dolayı orta bölümlerde de kayıp metinler olduğu kabul edilmektedir.
Oğuz’un, Ay Kağan’dan gerçekleşen doğumu ve fiziksel özelliklerinin anlatıldığı satırlardan hemen önce, bir Öküz/Boğa çizimi yer almaktadır. Bazı uzmanlara göre bu çizim Oğuz’u temsil etse de, bazı uzmanlara göre çizim, Oğuz’un Göksel babasını sembolize etmektedir. Boğa, pek çok mitolojide baştanrıdır. Yoğun sembolizm barındıran destanda Oğuz,
“Ben Uygurlar’ın Kağanı’yım.
Ki, yerin dört bucağının kağanı olsam gerekir” der.
Oysa biliyoruz ki bu destan, Uygurlar’dan da, Göktürkler’den de önce biliniyordu. Öyleyse bahsedilen Uygurlar kimdi?
Elbetteki, Mu Güneş İmparatorluğu’nun ardından en büyük imparatorluk olarak adı geçen Uygur İmparatorluğu idi. Destan boyunca süren sembolizmin, yer-mekânların, kişilerin, hayvanların hâlen net olarak çözümlenememiş olması bu yüzdendir.
Çin kaynaklarına göre yaklaşık 17 bin yıl önce, başkenti bugünkü Gobi Çölü’nde olan, ormanların ve göllerin beslediği bir ülkedir Uygur İmparatorluğu. Oğuz Kağan Destanı’nda bahsedilen coğrafya da tamamen burasıdır. Gobi Çölü’nün asırlar önce Gobi Denizi olduğunu hatırlayınız. Öyle ki, dinazorlara da ev sahipliği yaptığı kayıtlarda mevcuttur.
Örneğin Oğuz’un savaştığı canavar olarak bahsedilen, hazırladığım görselde de gördüğünüz tek boynuzlu hayvan, çevirilerde gergedan olarak yer alsa da, o coğrafyada yaşamış bir hayvan değildir. Olsa olsa, M.Ö. Uygur İmparatorluğu döneminde yaşamış ve nesli tükenmiş, mamutlara benzeyen iri bir hayvandır. Bazı versiyonlarda bu hayvan, 7 başlı ejderha olarak aktarılmıştır. Her iki durumda da fark etmeksizin, Oğuz bu hayvanı yendikten sonra ‘Kağan’ olmuştur. Biliyoruz ki Türk Kağanları, bu sıfatı/görevi, kendilerini ispatladıktan sonra Tanrı onay verince alabilirler ve onun adına yönetim sürerlerdi. Türk ve Uzak Doğu mitolojisinde, inancında ejder/ejderha ve yılan kutsaldır.
Burada, Mu’nun 7 başlı yılanı akla gelmektedir; Adı Narayana‘dır ve esasen bu 7 başlı yılan, 7 kozmik bilinçtir. Naacaller’in aktarımına göre 7 üstün zihin, 7 zihinsel boyuttur. Yaratılışın sembolüdür. Dolayısı ile Oğuz’un 7 başlı ejderhayı yenmesi sembolizmi, Tanrı’dan kut almasını işaret eder. O artık kozmik bir kağandır.
Öyleyse Oğuz Kağan, Mu kökenli kozmik bir kağandır diyebiliriz.
Kadim Türk Destanları’nda muazzam anlatımlar, gizemli bir sembol dili ile aktarılmıştır. En bildiklerimizden biri olan Oğuz Kağan Destanı’nda, ulu kağanın 6 oğlu olduktan sonra yaptığı bir toplantı, şu şekilde verilmiştir;
“Oğuz Kağan büyük toy verdi. Çağırılan halk biri birine danışıp geldi. Oğuz Kağan 40 sıra ve 40 masa yaptırdı. Türlü aşlar, türlü şaraplar, tatlılar, kımızlar yediler ve içtiler. Toydan sonra Oğuz Kağan beğlere ve halka yarlık verdi. Dedi ki :
Men sinlerge boldam Kağan
Alalınğ ya takı kalkan
Tamga bizge bolsun buyan
Kök böri bolsungıl uran
Temür çıdalar bol orman
Av yirde yürüsün kulan
Takı taluy takı müren
Kün tuğ bolgıl kök kurikan”
Nihad Sami Banarlı, günümüz Türkçesi ile şöyle açıklamıştır;
”Ben sizlere oldum Kağan
Alalım yay, dâhi kalkan
Talih bize olsun nişan
Bozkurd (sesi) olsun uran
Demir mızraklar (bir) orman
Avlakta yürüsün kulan
Daha deniz, daha muran
Gün tuğ olsun, gök kurikan.”
* buyan : talih
* uran : savaş bağırışı
* kulan: yaban atı ve eşeği
* taluy: deniz
* muran, müren : ırmak
* kurıkan: çadır
Devam edeceğiz…
~Gülşah Demirkaya~
Instagram: https://www.instagram.com/gulsahsarahdemirkaya/