Orada bir ada var uzakta O ada bizim adamızdır, gitmesek de ,görmesek de ,O ada bizim adamızdır…
Adada doğmak, adada çocukluk, gençlik yaşamak böyle bir şeydir, adada büyüyenlerin ortak duyguları vardır, onlarla beraber büyüyen, hemen anlayıverirsiniz, bir şeylerden yakalarsınız,
Ve sorarsınız,
-Adalı mısın ?
-Evet .
-A ben de .
‘Ben de’ kelimesinde onlarca duygu ,onlarca anlam yüklüdür.
O ‘Ben de’ de neler neler gizlidir:
O ‘ben de’ de adada bıraktığım çocukluğum saklıdır ; o çocukluk , daha iskeleden adaya adım atar atmaz yakalar ,karşılar sizi hoş geldin der ,burnunuzun ucunu sızlatan bir özlem hissedersiniz o günlere ait ,öyle ki daha vapur iskeleye yanaşmadan güverteye koşuverirsiniz siz yokken neler değişmiş, her taşını adım adım bildiğiniz adanızda diye bakarken güverteden o çok tanıdık ada kokusu tüm anılarla birlikte hücrelerinize dolar, sanki bir fotoğrafa bakar gibi güverteden adaya bakarsınız.
O üç tarafı denizle çevrili kara parçasının doğasının birbirine karışmış demi , orada yaşananlarla birlikte vurur duyularınıza …
O ‘Ben de’ de, denizi, yosunu iyi bilirim vardır, tüm gün bisiklet sürdüğüm, koştuğum kaldırımları, babaları iskelede karşılamak karşılanan babayla iskeleden eve eşek sırtında gelmek olduğunu ben de, ben de bilirim vardır.
Babanın balıktan gelmesini ,tuttuğu istavritleri bir pazar öğlen Ağustos sıcağında lüpletmek demek olduğunu ,yaz sabahları , çocukken’ KALİMERA’ sesleri ile uyanmak demek olduğunu ben de bilirim.
Sabahları veya gece aniden martı çığlıklarının uykunuzun arasında duymak olduğunu ,herkesin ucundan kıyısından yüzücü olması demek olduğunu ben de bilirim.
Adanın balık demek ,rakı demek olduğunu…
Adanın , 30 Ağustos baloları demek olduğunu ,sahilde lodos yüzünüze vururken bir adalı dostunuza hadi bir çay içelim demek olduğunu ki o çay bir bahanedir ,aslında gel muhabbet edelim adayı yudumlayalım demek olduğunu ,anlatır ‘A ben de ‘ kelimesi.
Yaz bitince açılacak okullar ile birlikte adayı,o yaz kurduğunuz arkadaşlıkları ve cocukluğunuza ait bir yılı daha adada arkanızda bırakırken boğazınızda düğümlenen bir hıçkırık olduğunu saklar o ben de de …
Dikkat edin, adaları mesken edinenler , daha kırılgan ,naif ruhlu mutluluğu doğada ,iç seslerinde arayanlar değil midir ? Günümüze, ruhlarımızı hala besleyen eserler bırakan , Sait Faik , Halikarnas balıkçısı Cevat Şakir ,Melih Cevdet Anday ve daha nicelerine adalar ilham kaynağı olmamış mıdır?
İşte ben de bir Burgazlı olarak sosyal paylaşım sitesinde Ada Sevdalıları gurubunu görünce hiç tereddütsüz guruba katıldım,iyi ki de katılmışım.
Ve yirmi beş ekim gününü iple çektim, heyecanlandım, yıllardır adaya ayak basmamışım hayat gailesi içinde ..
Yesari Asım Ersoya’ Biz Heybeli de her gece mehtaba çıkardık ‘dedirten Heybeliada da şahane bir grup toplandı.Yahya bey ,Armağan hanım,Ayla Hanım öncülüğünde ,yeni ada dostları ile tanışmak ve eski ada dostları ile karşılaşmak ..
Ben Burgazlıyım ama Heybeliada benim için anneanne demek ,teyze demek ,hala demek ,Candan demek ,Şennur demek ,bizi kahkahalarla güldürüp neden güldüğümüzü de bilmeden o gençliğin verdiği güven ,mutluluk ,çoşku ile kendimizi Heybeliada nın kaldırımlarına attıran Tomris demek ,Şafaktan denize girmek demek ,evlerinde beni misafir eden Kankam Esra ve Gülistan teyze demek, kankamla dinlediğimiz Nükhet şarkıları demek kısaca genç kızlığım demek .
O gün en güzel sürpriz de yemekte sen Esra’nın Çela’ sı değimlisin diyen Tayfur oldu kırk yıl sonra eski bir dostun sevgi ile yanınıza gelmesi…
Kısaca muhteşemdi, uzun zamadır bu kadar iyi vakit geçirmemiştim.
Teşekkürler ada dostları bu kadar sıkıcı gündem içinde bir nefes oldunuz .
Sevgiyle kalın
Hamiş: Sosyal paylaşım siteleri ,doğru işler için kullanıldığı müddetçe işte böyle güzel buluşmalara vesile oluyor. İyi ki varsın Facebook.