Özgecan’ın bir erkeğin vahşi duygularını kontrol edememesi yüzünden korkunç bir şekilde yaşamdan ayrılıp, babasının sözleri ile “Bir varmış, bir yokmuş. Bir Özge varmış, bir Özge yokmuş” olması, kadın – adam hepimizi dağladı.
Konuyla ilgili basının gösterdiği ilgi, haberin sosyal medyada hızla yayılması, bazı ünlü isimlerin de büyük duyarlılık göstermesi, yürekten yüreğe akan bir merhamet ve öfke seline dönüştü. Özgecan’dan önce de birçok kadın katledildi. Mesela; 2012 yılında 139, 2013 yılında 231, 2014 senesinde de 287 kadın şiddetten öldü. Şiddetten ölen kadınlar için çalışan “Dijital Anıt”, 2015 senesi için 39 kadının yaşamını yitirdiğini söylüyor. Dikkatinizi çekerim, 2015 yılı için 39 kadın cinayetinden bahsediyoruz, 2015 senesine gireli henüz “48 gün” oldu….48 günde 39 kadından bahsetmek sadece “dile kolay”
Bu haberleri duyduğumuzda, herhangi birinin başına gelmiş bir haber olarak okumayıp, hemen o anda; öldürülen, şiddete maruz kalan kişinin yerine en yakınımızı, varsa evladımızı, kardeşimizi, annemizi babamızı, kadınımızı, erkeğimizi koyarak, yani empati yaparak okuduğumuzda her şey bir anda değişir. Yürek isyan eder, acı bedeni aşar dağılır ve yayılır. İşte bu yüzden “empati” yeteneğini kullananlarla kullanamayanlar arasında dağlar kadar fark vardır.
Türkiye’de Özgecan’ın gitmesine işte böyle bir duyarlılık göstermeyi başardı. Hep erkeklerin üstüne gidildi, adam gibi adam olanlar erkek ırkından geldikleri için utandılar bile. Bazıları kadınlarla beraber “siyahlara” büründü. Kadınların yanında olduklarını apaçık gösterdi. Bu adamlara elbette “teşekkür” ama zaten olması gereken bu değil mi?
Dün Kocaeli’nde yapılan eylemler sırasında; bir “erkek” çıkıp “bizim de ihtiyaçlarımız var” dedi. Densiz bir açıklama elbette. Erkek ihtiyacını canının çektiği herhangi bir kadının bedenini kullanarak mı giderecek yani? Eğer öyleyse, senin kızkardeşin, senin karın, senin anan, senin kızın da başka bir erkeğin canının çektiği olabilir. Bu durumda sen nasıl hissedeceksen, göz koyduğun kadınla ilgili de aynı hislere sahip olmalısın, olmalısın ki “insan” kategorisine girebilesin. Aksi, vahşi ormanda açlıktan ölmek üzere olan bir panterin, geyiği parçalayarak yemesinden farklı olmayacaktır zaten. Yani düşüncesizce, hissizce sadece içgüdüsel…İçgüdü hayvanlara kalsın, biz biraz da yüreğimizle yaşayalım. Herkeste olmasa da akıl da var çok şükür. Ama sadece içgüdü de neyin nesi!
Bu kaçıncı yazıdır, bu kaçıncı haykırış karşılaştığınız…Daha da olsun, siz de yazın, bir şeyleri düzeltmek adına yazılan tek bir kelime bile önemli. Bir kişiyi etkilemek dahi çok önemli. Yazın, çizin, tepki gösterin ki otokontrol mekanizması az da olsa çalışır hale gelebilsin.
Aşağıda bir link var; bu link ayıbımızı yüzümüze vuran “Digital Anıt Sayaç” Sürekli canlı…Şimdi Özgecan da eklendi. Linke gidin, sayaca bakın, kadınların hayali gözleriyle karşılacaksınız, nice kadının feryadıyla, ölmeden hemen önceki acısı ve korkusuyla…
www.anitsayac.com
Gönlü güzel olana gönül verin diyoruz ya hep…Öyle yapın, ne olur…
Pelin’in Perisi