Tarihte iz bırakmış üç beş imparatorluktan birisidir Pers İmparatorluğu. Heredot’un kitaplarında büyüklüğü detaylıca anlatılan ve okuyucuya “asla yıkılmaz” hissi uyandıran bu imparatorluğun uygarlığa en büyük hizmeti Bisutun Yazıtları olmuştur. Çünkü Pers Kralı tarafından oluşturulan bu yazıtlar sayesinde Kadim Ortadoğu dillerini çözümleyebildik. M.Ö. 539’da Babil’in düşmesinden sonraki iki yüz yıl boyunca dünyanın jandarması görevini üstüne alan Persler, bu süre boyunca Mısır ve Yunanistan’dan Hindistan ve Orta Asya’ya kadarki kısımları boyunduruğu altında tutmuştur. Bu kadar ön bilgiden sonra tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış, Massagetlerin Kraliçesi “Tomris”i tanıtacağım ve bunu kurgu şeklinde yapacağım. Massagetlerin İskitlerin(Skythler) bir kolu olduğu gibi bir Azeri aşireti olduğu iddiaları da bulunmaktadır. Şimdi günümüzden 2545 yıl öncesine yani M.Ö. 529 yılına gidiyoruz:
Azeri Kraliçesi Tomris Hatun
Eşini kaybettikten sonra tek uğraşı oğlu Spargapises olmuştu. Ülke meseleleriyle geçen günlerden arta kalan zamanlarını oğlunu bir kral olarak yetiştirmeye adıyordu. Çünkü oğlu henüz gençti ve ülkeyi yönetmeye hazır değildi. Ülkenin en iyi savaş ustaları ona yakın dövüş teknikleri eğitimleri veriyor; danışmanlar ise diplomasiyi öğretiyorlardı. Ancak genç prens en büyük dersleri ülkeyi yönetirken bizzat yanında oturup izlediği annesinden alıyordu. Tomris bunları yaparken bazen de aklına endişeli düşünceler geliyor, böyle zamanlarda keşke normal birisi olsaydım ve oğlumla sakin bir hayat sürseydim diye düşünüyordu. Az sonra aklına töre geldiğinde ise normale dönüyordu. Bir Massaget için töre her şey demekti. Kendisinin halkına karşı büyük sorumlulukları vardı. En önemlileri ise yeni kralı hazırlamak ve bu süreçte ülkeyi yönetmekti. Ama bu temmuz sıcağında kurulmuş çadırında aklında tek bir düşünce vardı: Aras Nehrine doğru gelen devasa Pers Ordusu.
Kendi ordusunun kurmaylarıyla yapılan toplantı sonucunda Perslilere barış teklif etme kararı çıkmıştı. Şimdi ise bir metin yazması ve Büyük Kral Kiros’a yollaması gerekiyordu. Bu metni yazarken en ufak korku ibaresi olmamalıydı. Hem cesur bir metin olmalı hem de barışa razı edici bir tarz kullanmalıydı. Aklında onlarca fikir uçuşuyordu ama bu fikirlerden en öne çıkanı Kiros’un evlilik teklifiydi. Kiros’un bilmem kaçıncı eşi olup ülkesini Kiros’un eline verirse halkını büyük bir kırımdan kurtarabilirdi. Kiros’un Babillilere yaptıkları ortadayken böyle bir fedakârlık yapmalı mıydı? Ancak az sonra bu düşünce uçup gitti çünkü bunun bir hile olduğu besbelliydi. Şu anda savaşarak belki ölmek vardı evet ama diğer türlüsü sadece Kiros’un inisiyatifine kalacaktı. O sırada çadıra genç ve yakışıklı oğlu Spargapises girdi. Oğlunu yanına çağırdı ve önüne geldiğinde dalgalı siyah saçlarından tutarak kafasını göğsüne bastırdı. Bu uzun sarılmadan sıkılmış olan genç az sonra ayağı kalktı ve konuştu: “Ne zaman saldırıyoruz?
Oğlum yiğitsin, güçlüsün, zekisin ama şu gençliğin başına bela… Savaşmak en son tercih olmalı he zaman. Krallığın içinde senin içinde barış en büyük nimettir. Bu atılganlığına yenik düşme. Şimdilik bir barış metni hazırlayıp Kiros’a yollayacağım.
Sonrasında Tomris yazıcıları çağırtarak yazdırmaya başladı:
“Med’ler kralı, bu işlerden vazgeç; bu yaptıkların senin hayrına mıdır, değil midir bilemezsin; bırak diyorum, kendi halklarına hükmet, bizim de kendi halklarımıza hükmetmemize karışma. Ama sanırım yolunu bu öğüde göre çizmek istemeyeceksin; öyle değil mi? Eğer ille de Massaget’lerle boy ölçüşmek istiyorsan, o zaman ırmağın iki yakasını birleştirmek için bu kadar zahmete katlanma; biz ırmaktan üç günlük yola kadar çekileceğiz. Suyu geç ve ülkemize gel; yok eğer bizim gelmemizi istiyorsan, bu dediğimizi sen yap.”
Bir gün sonra Kiros’a yollanan haberci geri döndü ve Massaget Ordugâhındaki kraliçe çadırında Tomris ve devlet yetkililerinin önünde Kiros’un cevabını okumaya başladı:
“Ben yüce bir hedef için Tanrılar katından dünyaya gönderilen Kral Kiros. Hiçbir savaşta yenilmeyen bu kralın önünde durma cüretini göstermek niyetindeysen sen geri çekileceksin. Aras ırmağını ben aşacağım ve sana karşı yürüyeceğim. Bu savaş sizin topraklarınızda olacak çünkü ben asla geri çekilmem…”
Kiros’un Rüyası
Bu cevaptan sonra Pers ordusu Aras’ın öbür yanına geçti ve ordugâh kurdu. O gece Kiros bir rüya gördü. Rüyasında Hystaspes’in büyük oğlu Dareios’un iki omzunda iki kanat gördü. Bu kanatların birinin gölgesi Asya’ya, öbürünün gölgesi Avrupa’ya uzanıyordu. Dareios, o zamanlar genç, en fazla yirmisinde ve henüz savaş çağına girmediği için geride bırakılmıştı.
Uyanınca Hystaspes’i getirtti, baş başa kaldıkları zaman ona şunları söyledi: “Hystsapes, oğullarından biri bana ve devletime karşı bir şeyler çeviriyor. Bunu nasıl haber aldığımı da söyleyeceğim sana. Tanrılar beni koruyorlar ve bana karşı hazırlanan her şeyi önceden haber veriyorlar. Bu gece de uyurken büyük oğlunu gördüm, omuzlarında iki kanat vardı, birinin gölgesi Asya’ya, öbürünün gölgesi Avrupa’ya düşüyordu. Böyle bir rüya gördükten sonra onun bana karşı bir işlere kalkmış olduğundan şüphe edilemez. Şimdi en kısa yoldan geri dön ve durumu öyle idare et ki, ben bu ülkeyi yenip de döndüğüm zaman oğlun huzuruma getirilsin, işin ne olduğu iyice anlaşılsın.” Kiros böyle konuşuyordu, çünkü Dareios’un kendisine karşı bir kötülük hazırladığını sanıyordu.
Kiros, ordususun önüne çapulcu takımını koydu ve asıl vurucu gücü nehire doğru geri çekti. Amacı Massaget’leri bu çapulcu takımıyla o yoracak sonra da asıl vurucu güçle üstlerine yürüyüp işi bitirecekti.
Tomris’in oğlu Spargapises öne atılıyor
Savaş hazırlıkları artık bitmişti ve son hazırlıklar için tüm komutanlar kraliçe çadırında toplanmıştı. Tomris arkadaşları ve komutanlarıyla vedalaştıktan sonra ordunun önüne çıktı ve şanına yaraşır bir konuşma yaptı. Konuşmasında bu hat aşılırsa geride bekleyen annelerin ve kızların uğrayacağı tecavüzleri, erkek çocukların hadım edilip Pers saraylarında köle olacağını bir bir anlattı. Haksızda sayılmazdı. Persliler içinde en yaygın ticaret küçükken iğdiş edilen erkek çocukların yüksek paralarla satılmasıydı. Ele geçirilen topraklardan köleleştirilen insanlarla bu iş bir sektör haline getirilmişti.
Öndeki çapulcu takımı ile savaşacak birlikler ayrılırken Tomris’in hesabında olmayan bir şey oldu. Ordunun tam önünde oğlu birden öne atıldı ve bu birlikleri kendisinin kontrol etmek istediğini söyledi. Oğlu bunu bilerek yapmıştı çünkü herkesin önünde annesi hayır diyemezdi, hele de bir savaş öncesi. Tomris içinden çokça düşünce geçirdi ama bunlardan en belirgini oğlunun hazır olmadığı fikriydi. Yüreği kanayarak mecburen bunu kabul etti.
Massaget ordusunun üçte biri Tomris’in oğlu Spargapises önderliğinde saldırıya geçti ve ordu bu ilk savaştan büyük bir galibiyetle ayrıldı. Ancak sonrasında büyük bir hata yapıldı. Zafer sarhoşluğuyla askerler hazırlanmış şöleni gördüler, rehavete kapılıp sofraların başına çöküp yemeye giriştiler, hata yaptılar.
Bu sırada Tomris galibiyet haberini henüz almıştı ki ordunun şimdi ne yaptığını sordu. Pers şölenindeki yemekleri yiyip şarapları içtiklerini öğrenince çıldırdı ve hemen haber yollayarak oğlunun orduyu geri getirmesini istedi. Haberci atlılar savaş alanına ulaştığında ise artık çok geçti. Yemekler ve şaraplar içilirken Perslerin asıl vurucu gücü üstlerine gelmiş ve çoğunu kılıçtan geçirmiş, kalanları da canlı yakalamışlardı. Bu yakalananların arasında Spargapises’te vardı.
Oğlunun Kiros’un elinde olduğu haberi Tomris’e ulaşınca kraliçe ne yapacağını bilemedi. Oğlu için halkından mı vazgeçmeliydi, halkı için oğlundan mı? Bir liderin yaşayacağı en zor durumla yüzleşti. Bir savaş onu bekliyordu ve bir karar vermesi gerekiyordu. Sonunda yazıcıları çağırdı ve Kiros’a şu mesajı iletti:
“Kana doymayan kanlı katil Kiros, bu başarıyla şişinme; bu zaferi, içtiğiniz zaman sizin de aklınızı başınızdan alan, damarlarınıza indiği ölçüde ağzınıza kötü sözler çıkartan üzüm kazandı. Bu zehirdir diyorum, seni hilebazlıkla oğlumun efendisi yapan; bu güçlerin ölçüştüğü savaş değildir. Bak şimdi sana güzel bir öğüt vereyim, beni dinle, oğlumu bana geri ver, bir şeyler karıştırmadan çık git bu topraklardan, Massaget ordusunun üçte biri üzerinde kazandığın kaba zaferle yetin. Ama eğer bu dediğimi yapmazsan, Massaget’lerin efendisi olan Güneş adına ant içerim ki; KAN DÖKMEYE DOYMAYAN ADAM, SENİ BEN KANLA DOYURACAĞIM.”
Spargapises Kendini öldürüyor ve topyekün savaş başlıyor
Tomris’in oğlu Spargapises sarhoşluktan ayılıp da başına geleni gördüğü zaman, bağlarının çözülmesi için Kiros’a yalvardı. İsteği yerine getirilince de hem yaptığı hata için hem de annesini zor durumda bırakmamak adına hemen kendini öldürdü.
Bu haberi alan Tomris çadırına girdi ve kimsenin içeri girmemesini emretti. İçeride duyduğu acıyla hıçkıra hıçkıra ağlayan kadın bir müddet sonra acıyı içine gömdü ve dışarıya çıkıp ordunun savaş düzeni almasını emretti. En öndeki okçu birliklerinin ok atışlarıyla bu büyük muhabere başladı. Oklar tükenince kargı ve hançerle birbirlerinin üzerine atılıp göğüs göğse vuruşma başladı. Uzun süre aynı yerde çakılı kalan kuvvetlerden, ne biri, ne de öteki bir karış çekilmek istemiyordu. Çocukları, eşleri ve toprakları için savaşan Massagetler sonunda Pers ordusunu geri çekilmeye zorladı. Geriye doğru kaçmaya başlayan Persler Aras Nehrine dayanınca büyük bir kısmı Massaget kılıçlarıyla kalanları da nehirde boğularak can verdi.
Savaş bittiğinde Massagetler büyük bir coşku yaşarken sadece Tomris elinde kan dolu bir tulum ile alanı geziyordu. Tek tek ölülere bakıyordu, aradığı kişi Kiros’tu. Sonunda onu buldu ve kafasını kopararak tulumun içine daldırdı. Sonra her yanı kana bulanan kafayı güneşe doğru kaldırdı ve dedi ki:
“CANIM SAĞ VE SAVAŞTAN ZAFERLE ÇIKTIM AMA SEN BENİ ÖLDÜRDÜN. HİLEYLE OĞLUMU YAKALADIN; AMA İŞTE SEN DE SANA ÖNCEDEN SÖYLEDİĞİM GİBİ, BENİM ELİMLE KANA DOYUYORSUN!”
Geriye doğru yaptığımız yolculuk burada biterken Perslerin ender yenilgilerinden birini tattıran ve bir kralı öldüren Kafkas Kraliçesi Tomris’i saygıyla anıyoruz. Bu arada son not olarak söyleyeyim Kiros’un rüyasında tanrının ona haber verdiği şey, onun bu ülkede öleceği ve tacının Dareios’a geçeceğiydi ki bu sonradan olmuştur.
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.
Gök Türk