8 SENE 1 AY 25 GÜN SONRA TÜM İSTANBUL HALKI EBEDİ CUMHURBAŞKANI GAZİ MUSTAFA KEMAL PAŞASINA ”HOŞ GELDİNİZ” DİYECEKTİ.
-…”İKİ BÜYÜK CİHANIN BİRLEŞTİĞİ YERDE, TÜRK VATANININ ZİYNETİ TÜRK MİLLETİNİN GÖZ BEBEĞİ İSTANBUL, BÜTÜN VATANDAŞLARIN KALBİNDE YERİ OLAN BİR ŞEHİRDİR.” İSTANBUL 1 TEMMUZ 1927
Sayın Makbule ATADAN anlatıyor:
“Ağabeyimin en sevinçli günü mü…? Şüphesiz ki bizzat yarattığı büyük zaferi gördüğü gündür. Fakat ben o günkü halini görmüş değilim. Benim gördüğüm, en sevinçli ve mutlu günü zaferden sonra İSTANBUL ‘a ilk geldiği gündür. O gün hem yıllarca süren bir ayrılıktan sonra birbirimize hem de hep birlikte İSTANBUL ‘a kavuşmuştuk.
Gerçi ben İSTANBUL ‘a birkaç gün evvel gelmiştim ama KURUÇEŞME ‘deki evin hazırlığıyla uğraşırken, hiçbir şeyi görecek halde değildim. Çünkü ağabeyim bizim eve inecekti. Kolları sıvamış, evi baştan aşağı derleyip toplamaya, ona yaraşır bir hale getirmeye çalışıyordum. Bu sırada, kapımızda bir araba durdu. İçinden çıkan yaver:
—“HANIMEFENDİ, GAZİ PAŞA HAZRETLERİ GELİYOR. DOLMABAHÇE’YE BUYURUN.” dedi.
Kalktım gittim. Orada beklerken, bir de baktım ki, geliyor.
Hemen kapıya doğru gittim. O da rıhtıma çıkmış, dış merdivene doğru geliyordu. Bu vaziyette, ben merdivenin başında, o basamaklarda karşılaştık. Ama nasıl…
İkimizin de dili tutulmuştu. Sevinçten deliye dönmüştük.
Fakat birkaç dakika sonra, nasıl oldu ilkin anlayamadım, birdenbire keyfi, neşesi kaçtı. Meğer bir mektup getirmişler…
Kısaca:
—“SARAYDA OTURMAYA HAKKIN YOK DİYORMUŞ….”
Gözleri bulandı mektubu bana uzatarak:
-…”BAK… HAİN NE YAZMIŞ… İMZASINI BİLE ATMAMIŞ…” dedi.
Aaa şaşırdım kaldım, ne diyeyim?
Fakat kuvvetle tahmin ediyorum ki: AĞABEYİMİN SARAYDA KALMASINA NEDEN OLAN BU MEKTUPTUR. ÇÜNKÜ SARAYDA KALMAYA NİYETİ YOKTU, İLK GÜN TÖREN GEREĞİ SARAYA UĞRADIKTAN SONRA, BİZE GELECEKTİ.
Fakat bu gibi tehditleri hiç sevmez sinirlenirdi.
Bir gün…
Cesaretten bahsederken:
-…”EN KOLAY ÖLÜM KURŞUNLA OLANIDIR. HİÇ ŞAŞMAZ, BİR ANDA İŞİ BİTİRİR. KEŞKE BENİM ECELİM DE ÖYLE OLSA.” demişti.
Niyazi Ahmet BANOĞLU ‘nun ATATÜRK’ÜN İSTANBUL’DAKİ GÜNLERİ adlı değerli eserinde bu bilgiler ait şöyle bir not düşülmüştür:
S:136 NOT: Sayın Makbule ATADAN ‘ın bu sözlerini doğrulayan belgeye sahip değiliz, yalnız 9 ŞUBAT 1925’te VATAN Gazetesi’nde: “ATATÜRK’ÜN BÜYÜKADA’DA OTURACAĞI YAZILMIŞTIR. HATTA BU HABERDE ATATÜRK’ÜN SARAYDA OTURACAĞI HABERİ YALANLANIYOR, BİR AY KADAR BÜYÜKADA’DA OTURACAĞI KESİNLİKLE İLERİ SÜRÜLÜYORDU.”
Bu arada BEYLERBEYİ SARAYI ‘da düşünülmüştü.
Birazdan okuyacağınız Muhittin ÜSTÜNDAĞ ‘ın anılarında gösteriyor ki: “ATATÜRK, ANKARA’DAN HAREKET EDERKEN DOLMABAHÇE SARAYI’NA İNMESİ KARARLAŞTIRILMIŞTI.”
Bununla beraber, daha çok önceleri: “ATATÜRK, KIZ KARDEŞİ İLE OTURMAYI DÜŞÜNMÜŞ VE HATTA KONUŞULMUŞ OLABİLİR.”
20 HAZİRAN 1927 VAKİT Gazetesi, “ATATÜRK’ÜN DOLMABAHÇE’DE KALACAĞINI VE HAZIRLIKLARIN YAPILMAKTA OLDUĞUNU YAZIYORDU.”
Yine aynı gazete: “ATATÜRK’ÜN DOLMABAHÇE SARAYI’NDA KALACAĞINI KESİN YAZDIKTAN SONRA BAZEN BEYLERBEYİ SARAYI’NDA KALMALARI DÜŞÜNÜLEREK BURADA DA HAZIRLIKLARIN YAPILDIĞINI YAZMIŞTIR.”
ANKARA’dan gelen Milli Saraylar Müdürü Semi Bey’le Belediye Başkanı Muhittin Bey bu hazırlıklara nezaret etmiştir.
Zamanın Vali ve Belediye Reisi Muhittin ÜSTÜNDAĞ, “ATATÜRK’ÜN İLK İSTANBUL’A GELİŞİ” ile ilgili anılarında şöyle anlatmıştır:
—“İçişleri bakanından aldığım bir telefonla GAZİ ‘nin o akşam İSTANBUL ‘a gelmek üzere ANKARA ‘dan ayrılacağı ve İSTANBUL ‘a varınca DOLMABAHÇE SARAYI ‘nda ilk kabul ve takdim töreninde şehir adına söylenecek “HOŞ GELDİNİZ” söylevinin bir örneğini hemen bildirmem emrediliyordu.
“GAZİ”, buna göre cevap verecekmiş.
Daha birkaç gün vaktim olacağını sandığım için emir karşısında gafil yakalanmıştım. Hazırlıklı olmadığımdan bira süre rica ettim. En çok bir saat kadar izin verildi ve politikaya asla değinilmemesi de ayrıca bildirildi.
ATATÜRK GİBİ BİR DEVLET BAŞKANINA, İSTANBUL’U İLK ZİYARETİNDE EV SAHİBİ SIFATIYLA HİTAP EDEBİLMEK İÇİN BİR SAATLİK SÜRE NE İDİ Kİ?…
Üstelik söz konusu da sınırlandırılmıştı:
POLİTİKADAN HİÇ SÖZ EDİLMEYECEK…
Genel ve mutlak bir ifade ile çizilen bu sınırın çerçevesi ve kapsamı hakkında nasıl bir ölçü bulacak ve ne vakit karar verip yazacaktım.
Hâlbuki ben:
KENDİSİNİ TUTSAKLIKTAN VE AŞAĞILANMAKTAN KURTARANINA KARŞI İSTANUL’UN ÇOŞKUN DUYGULARINA VE HEYECANINA İYİ VE MÜMKÜN OLDUĞUNCA KUVVETLİ BİR İFADE İLE TERCÜMAN OLMAK GÖREVİYLE YÜKÜMLÜYDÜM VE BUNU YAPMAYA ÖZENİYORDUM.
Bütün yaşamımda başkasının yazısını ve düşüncesini benimseyecek kadar da kendimi inkâr etmemiştim. Orijinalitesi olmayan resmi ve kısa bir söylev karaladım. Süresi içinde ANKARA ‘ya telefonla dikte ettirdim ve kendilerini karşılamak üzere bir kurul halinde İZMİR ‘e gittik.
Seyahat DERİNCE ‘den başlayarak denizden ve ERTUĞRUL yatı ile devam edecekti. İSTANBUL ‘da denizde ve karada yapılan o coşkun, o görülmemiş karşılama bilinmektedir. DOLMABAHÇE SARAYI ‘na çıkar çıkmaz büyük merasim kapısının arkasındaki salonda, “GAZİ MUSTAFA KEMAL” İSTANBUL ‘un her sınıf halkına mensup bütün temsilcilerini kabul etti ve İSTANBUL şehri adına sunduğum “HOŞ GELDİNİZ” söylevine cevap verdi. O MUHTEŞEM VE TARİHİ CEVAPLA İSTANBUL TARİHİNE ALTINDAN YENİ BİR ONUR LEVHASI ETİKETLENMİŞ OLDU.
O gece düzenlenen fener alayını da BEŞİKTAŞ Caddesi üzerindeki canlı köşkten seyrettiler. Ertesi günü çıkan gazetelerde karşılama töreninin bütün ayrıntıları yazılıdır.
SEYAHATİN İKİNCİ AŞAMASI DA BÖYLE GEÇTİ.
Kabul töreninden sonra özel dairelerine çekilmek üzere ilerlediler.
O kargaşanın verdiği heyecanla teşrifatçılar ve yol göstericiler dikkat ve uyanıklıklarını yitirerek şaşkına döndüklerinden yol gösteren olmadı. Bu durum karşısında bir an tereddütle durarak bana hitaben:
-…”MUHİTTİN BEY! NEREDEN GİDECEĞİM?” diye keskin ve yüksek sesle sordu.
Biraz önce söylediğim gibi karşılama için İZMİT ‘e gittiğimden sarayın içindeki işlerle uğraşmaya zaman ve olanak bulamamış, gerek de görmemiştim.
SARAYIN BÖLÜMLERİNİ DE BİLMİYORDUM. ORADA MEŞGUL OLAN SARAYLAR MÜDÜRÜ İLE BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCISI BU İŞİ DÜZENLEMELİYDİLER.
Her ne ise yol gösterildi. Fakat ben bu sorunun edası karşısında bocalayarak kabahati benimsedim ve son dakikada bu küçük aksaklığın etkisi ile karşılama töreninin GAZİ ‘yi tatmin etmemiş olduğu yolunda bir sanıya kapıldım.
Bundan şehir adına çok üzülmüştüm. Eşliklerinde bulunan yakınlarından birisine bu zaafımı ve üzüntümü nasılsa söylemiş bulundum.
Hemen yetiştirmişler. O gece sofrada bir aralık bu konuya değinmek inceliğini ve dikkatini gösteren GAZİ MUSTAFA KEMAL, -…”ÖYLE BİR ŞEY ASLA SÖZ KONUSU DEĞİLDİR. KARŞILAMANIN HER AŞAMASINDAN OLAĞANÜSTÜ DUYGULANDIM. GEREK İSTANBUL HALKININ HAKKIMDA GÖSTERDİĞİ İÇTEN İLGİ VE GÖSTERİLERDEN VE GEREK PROGRAMIN DÜZENLENME VE UYGULANMA TARZINDAN HER BAKIMDAN MEMNUN VE MÜTEŞEKKİRİM.” diye iltifatta bulundular.
Gerçekten ilk gününden başlayarak İSTANBUL halkının hiçbir vesile ve fırsatı kaçırmayarak sonuna kadar göstermekten asla geri kalmadığı kuvvetli ve ciddi sevgi ve saygı onun ruhunda derin izler bırakmış ve hiçbir ayrım göstermeksizin bütün İSTANBUL halkına özel ve sağlam bir sevgiyle bağlanmıştı.
Bundan duyduğu mutluluğu aradan birkaç yıl geçtikten sonra da başka bir vesile ile BEYLERBEYİ SARAYI ‘nda bir yemek sofrasında bana bizzat yinelenmiş ve doğrulamışlardı.
İSTANBUL ‘a gelişinin ya bu ilk veya ertesi gecesi İSTANBUL halkını selamlamak yolunda vermiş oldukları söylevin en çok dikkati çeken noktası hakkında sofradaki konukların düşüncelerini yokladı.
Herkes kendi düşünüşünü açıkladıktan sonra aradığını bulamayanlara özgü bir eda ile nutukta şu fıkrayı işaret etti:
–…”İSTANBUL’UN GÖZÜ OKŞAYAN GÜZELLİKLERİ, İSTANBUL HALKININ SAMİMİ NEVAZİŞLERİ İÇİNDE GEÇİRECEĞİM GÜNLERİN BENDE YENİDEN UNUTULMAZ ANILAR BIRAKACAĞINA, VERİMLİ ESİNLER YARATACAĞINA KUŞKUM YOKTUR.”
Bununla yeni harfleri, dil ve tarih üzerindeki çalışmalarını kastediyorlarmış. Gerçekten bütün bunlar, burada başlamış ve başarılmıştır. İŞTE ATATÜRK’ÜN İSTANBUL’U İLK ZİYARETİNİN LEZZETİ…”
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR.
BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.