Galatasaray’ın yarıştan kopacağını görmek için müneccim olmak gerekmiyordu ve bu işten az çok anlayan biri için sarı-kırmızılı kulübün şu hale gelmesi hiç şaşırtıcı değil. Ben de zaten Mancini geldikten sonra neler olacağını ön gördüğüm için Şubat ayında yazmış olduğum köşe yazısında aşağıdaki satırları yazmışım:
(yazının tamamını okumak için; http://www.sechaber.com.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr.tr/roberto-mancini-ve-haftaya-kisa-bakis/)
‘’Ünal Aysal’ın yöneticilik hayatındaki en ciddi yanlış olacak muhtemelen Mancini tercihi. Kişisel fikrimi soracak olursanız, Galatasaray taraftarına sabır diliyorum. Sağlam kontrata sahip Mancini çok ciddi tazminat alıp gidecektir buradan. Yeni bir Del Bosque vakası olması kaçınılmaz.’’
Bir Fenerbahçe’li olarak Galatasaray’ın şu anda yaşadığı sıkıntılar beni memnun etse de, futbolu objektif olarak yorumlamayı seven biri olarak Galatasaray’ın başarısızlığının tamamen yönetim kaynaklı olduğunu söylemek zorundayım.
Bir Türk kulübünün yıllar boyu süren işleyişini ve düzenini Ünal Aysal’ın yapmaya çalıştığı gibi 3 ay gibi kısa bir sürede değiştirmek isterseniz, lige 26. Hafta’da havlu atar, Şampiyonlar Ligi’nden hiç olmadığı kadar ezik ve silik bir futbol ile elenir, takım içi huzursuzluk yaşarsınız.
Sayın Ünal Aysal’a birisi Galatasaray’ın ticarethane değil, futbol kulübü olduğunu hatırlatması ve şu soruyu sorması gerekir. ‘’50 milyon Türk Lirası tutarındaki vergi borcu için devlet ile anlaşmaya gitmek isteyen siz ve yönetim kurulunuz, olmayan paranızla hangi akla hizmet ara transferde kadronuzu 9 yeni isimle takviye ediyorsunuz?’’ Bu soruya Galatasaray kongresi ve divan üyeleri en kısa sürede cevap aramalı. Olur da Galatasaray bu sene ikinciliği elde edemez ve Şampiyonlar Ligi’nden elemelerde elenirse, seneye bu tip bir başarısızlık tekrarlandığı takdirde, 5 içerisinde Galatasaray şu anda kimsenin hayal edemeyeceği kadar berbat bir durumda olabilir.
Anlayacağınız Galatasaray şu sıralarda Türkiye gibi. Ne olup biteceği belirsiz ve tünelin ucu gözükmüyor. Allah’a emanet.
Fenerbahçe ve Ersun Yanal’a kocaman bir alkış ama benim alkışımın büyüğü Ersun Yanal’a gidiyor. ‘’Ersun Yanal’ın takımları ligin ikinci yarısında çöküşe geçiyor, antrenman programı çok kötü’’ argümanını takımına göz hoş gelen, dinamik bir futbol oynatarak çürüterek milyonlarca futbol taraftarını da, sözüm ona onlarca spor(skor!) yazarını fevkalade bir şekilde morarttı. Takım çökmeyi bırakın, her hafta daha tempolu ve coşkulu oynuyor. Hangi oyuncu ilk 11’e girerse girsin, gelen gideni aratmıyor Yanal’ın takımında. Daha evvel Denizlispor ve Gençlerbirliği gibi rotasyonu Fenerbahçe ile asla kıyaslanamayacak seviyedeki takımlar ile Fenerbahçe kadrosunu karşılaştıranlar bu saatten sonra fazla yorum yapmadan takımına destek olmalı ve şampiyonluğun geleceği günü beklemeli. Alkışlar Yanal ve teknik ekibine.
Maça kısaca değinecek olursak;
Sergen Yalçın gerçekten iyi bir teknik adam olacak. O kadar kabiliyetsiz ve ağır savunma oyuncuları ile bu kadar maç kazanmayı herkes başaramaz. Emenike henüz tam gücüne kavuşmamasına rağmen 350 beygirlik Aston Martin gibi Antep savunmasını deldi geçti. Bunda Kuyt ve Sow’un sürekli ters koşular yapıp, Mehmet Topal’ın uzun ve isabetli pasları ile rakip savunmanın kafasını karıştırması da elbette büyük rol oynadı. Sezar’ın hakkını Sezar’a vereyim, gidiş hata göre seneye Emenike sakatlık yaşamadığı takdirde ligi allak bullak edip tüm dengeleri bozacak.
Dün sahada ters giden hiçbir şey yoktu Fenerbahçe için. Hatta benim kişisel olarak Fenerbahçe için yetersiz gördüğüm Bekir ve Meireles gibi isimler bile kusursuza yakın oynadılar. Bekir ligin ikinci yarıdaki performansı ile en azından Fenerbahçe’de yedek kulübesinde kalmayı ve görev adamı olmayı hak ediyor.
Hazır Meireles’e değinmişken dün ‘Alper Potuk niye oynamadı’ diye soranların merakını gidermeye de çalışayım. Antep defans yapmadan, mevcut kadro yapısının becerebildiği kadarıyla sahanın her yerine yayılıp, hücum etmeye çalışan bir ekip. Ersun Yanal bunu bildiği için dün Alper Potuk gibi delici ve top sürebilen bir oyuncu yerine, Meireles gibi ayağa top yapabilen ve oyunu kontrol etmek adına daha faydalı bir ismi tercih etti. Haklı da çıktı.
Salih Uçan oyuna girdikten sonra oldukça faydalı oldu. Emre Belözoğlu’nun artık kariyerindeki son 1-2 sezonu. Emre’den kapabildiklerini kapmalı, Ersun Yanal ise genç oyuncusuna puan farkının açılmasını fırsat bilerek biraz daha fırsat vermeli ve onu ilerleyen senelere hazırlamalıdır. Yabancı kontenjanı gibi lüzumsuz ve çağ dışı bir uygulamanın olduğu ülkede Salih gibi yetenekleri oynata oynata kazanmak lazım.
Sonuç olarak Fenerbahçe artık en yakın rakibi ile puan farkını çift haneli rakamlara taşıdı ve artık Şampiyon oldu diyebiliriz. Sarı-Lacivert renkleri ile bütün Bağdat Caddesi’nin ve Türkiye’nin süslendiği, çeşitli kutlamalarla Şampiyonluğun taçlandırdığı bir yaza doğru koşar adımlarla gidiyoruz. Özlemişiz.
Süleyman BERK