İLK GAZETEYİ BİZE BİR İNGİLİZ OKUTTU!
“DİZBAĞI NİŞANI” Britanya asalet rütbesinin en önemlisiydi.
İngiltere Sarayı’nda verilen bir baloda “SALISBURY DÜŞESİ” dans ederken sol bacağındaki diz kapağı bağı düşmüş, Kral III. Edward bunu alarak kendi sol bacağının dizkapağı altına bağlamış, bundan mana çıkaranlara ve gülenlere de,
“KÖTÜ DÜŞÜNEN UTANSIN,” karşılığını vermiş ve eklemişti:
—“GÜLENLER BÖYLE BİR NİŞANA SAHİP OMAKTAN ŞEREF DUYACAKLARDIR.”
Kurtuluş Savaşı süresince beraber hareket etmiş ardından da Cumhuriyet döneminde ülkeyi birlikte yönetmiş olan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ile İsmet İNÖNÜ arasında derin görüş ayrılıkları olmamakla beraber devlet işlerinin yürütülmesinde anlaşmazlıkları bulunuyordu.
Gazi Yalova’da, İsmet Bey Heybeliada’daydı.
İngiliz gazeteleri:
“İNGİLİZ HÜKÜMETİNİN CUMHURBAŞKANI TARAFINDAN MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA DİZBAĞI NİŞANI VERİLECEĞİNİ YAZDI.”
Değerli okurlarım, bizlere ilk gazeteyi okutturan Churchill adlı bir İngiliz tüccarının çıkarttığı “CERİDE-İ HAVADİS” adında bir gazetedir. Biz Türkler için onur kırıcı ve acı bir olay üzerine kurulmuştu, ama yayın hayatı boyunca Türk dostu olduğunu belli eden bir yol izledi. Özel ekler de veren bu gazetede ilk olarak hikâyeler de yayınlanır, ilk ilanlar da yine bu gazetenin sayfalarında yer alırdı.
Türkiye’de ilk matbaa XIII. Yüzyıl’ın ilk yarısında 1720’ler de kurulmuştu. Ancak, ilk gazetenin çıkışı için, aradan bir yüz sene daha geçmesi lazım geldi. Matbaada Avrupa’dan nasıl üç yüz yıl geri kalmışsak gazetede de iki yüz yıl geride kalmıştık. Çünkü Avrupa’da ilk gazete örnekleri XVI. Yüzyıl’da görülmeye başlamıştı. Şurasını da hemen belirtmek gerekir ki, Türkiye’de ilk çıkan gazete Türk diliyle olmadığı gibi, çıkaranlar da Türk değildirler.
Türkiye’de ilk gazete İzmir’de yayınlanmıştır ve adı “SMYRNEEN” dir. İlk sayısı 1824 Mayıs’ında basılan gazete, “İZMİRLİ” anlamına gelmektedir. Dört yıl kadar ad ve sahip değiştirerek çıkan bu gazete 1828’de Blak Bey’in iyi niyetini öğrenen zamanın padişahı II. Mahmut, onu İstanbul’a çağırtmış ve kendisine sermaye vererek yine Fransızca fakat devletten yana bir gazete çıkarmasını teklif etmiştir. 1831 yılında İstanbul’da yayınlanmaya başlayan “MONITEUR OTTOMAN” bu teşebbüsün sonucudur.
Bu arada o yıllarda kendisiyle çekişme halinde bulunmamıza rağmen yine de bir Osmanlı eyaleti olan Mısır’da bir gazete çıkarılmıştır. “RUZNAME-İ VAKAYİ-İ MISRIYYE” adını taşıyan bu gazetenin büyük bir bölümü Arapçadır. Ancak zaman zaman ve yer yer Türkçe yazılara da yer verilmiştir. 1829’lardaki bunalımlı döneme rastlayan “RUZNAME-İ VAKAYİ-İ MISRIYYE” nin sık sık ad değiştirdiği ve yayınının uzun sürmediği söylenmektedir.
Salih (BOZOK) Bey İstanbul’dan Gazi’nin yanına gidiyordu. Seyahat ettiği vapur Adalar’ı geçtiği sırada bir sivil polis memuru yanına gelerek,
—“İSMET PAŞA ÜST KATTA EFENDİM,” diye kendisini uyardı.
Yukarı kata çıkarak İsmet Paşa’nın yanına gitti. Selamlaştıktan sonra kendisini düşünceli bir vaziyette görünce,
—“RAHATSIZ MISINIZ PAŞAM?” diye sordu.
İsmet Bey bacağını göstererek,
—“YALOVA’YA GİDİNCE DERHAL BİR BANYO ALMAK İSTERİM. FAKAT GAZİ PAŞA HAZRETLERİ’NİN YANLARINA GİDECEK OLURSAM, BİLMEM Kİ BANYO ALMAK KABİL OLABİLİR Mİ?”
Salih Bey,
—“BU AKŞAM PAŞA’YA GÖRÜNMEDEN BANYONUZU ALIR, İSTİRAHAT BUYURURSUNUZ, ÇÜNKÜ SOFRAYA GELİRSENİZ SİZİ BIRAKMAZLAR,” dedi.
İsmet Bey,
—“YALOVA’YA GİDELİM DE ORADAKİ VAZİYETE GÖRE HAREKET EDELİM,” diye konuştu.
13 Aralık 1974 Ankara’da aramızdan ayrılarak ebedi istirahatına çekilen ve bizlere sonsuz eserler bırakan Türk romancı, gazeteci şair ve diplomat Sayın Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU Meydan Gazetesi 26 Ekim 1963’de yayınladığı “45 YIL SİYASİ HATIRALAR” ve Bilgi Yayınlarının, Ankara, 1968’de “POLİTİKADA 45 YIL” adlı başlıklarıyla “SENİ BEN MAHVEDERİM İSMET! İSMET!” adlı hatıratı ile bizleri buluşturmuştur.
Kendilerini bir kez daha huzurlarınızda rahmet ve şükranla anarak yazıma Sayın Falih Rıfkı ATAY’ın “ATATÜRK’ÜN SAĞLIĞI”, adlı başlığıyla Dünya Gazetesinde 21 Mart 1954, s.2 yayınlanan hatıratıyla devam etmek istiyorum;
Yalova’ya varıldığında Salih Bey ile İsmet Bey birlikte Gazi’nin yanına uğramadan kaplıcalara geçti. Bir ara Salih Bey Gazi’ye uygun görülen “DİZBAĞI NİŞANI’NDAN “ söz açtı. İsmet Bey umursamaz davranarak,
—“MASKARALIK, MASKARALIK…” diyerek kesip attı.
Köşke akşamüzeri yine birlikte gittiler. Gazi o akşamki misafirleri ile sofradaki yerini almıştı. Sofradakiler yeni misafirlerini görünce sevindi. Ve hemen sofrada kendilerine birer yer gösterildi.
İsmet Bey ilk fırsatta Gazi’ye “DİZBAĞI NİŞANI’NDAN” bahsetti:
—“MÜSAADE BUYURURSANIZ BEN HÂKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİ İLE BU NİŞAN MESELESİNİ YALANLATMAK VE BU MÜNASEBETLE DE BİZİM GAZETELER BİR DERS VERMEK İSTİYORUM, ÇÜNKÜ İNGİLTERE HÜKÜMETİ TARAFINDAN BUNA DAİR HİÇBİR TEKLİF YAPILMADIĞI HALDE BİZİM GAZETELER BU MESELEYİ BÜYÜTEREK BİRÇOK ŞEY YAZMAKTADIRLAR.”
Gazi, İsmet Bey’in o an masada yazdığı yalanlama yazısını aldı okudu, beğendi ve bir ekleme yaptı:
-…”ÖZELLİKLE, İSPANYA KRALINDAN ARTA KALAN BÖYLE BİR NİŞAN, TÜRK REİSİ CUMHURUNA VERİLEMEZ. VERİLECEK OLSA BİLE TÜRKİYE REİSİCUMHUR’U O NİŞANI KABUL EDEMEZ.”
Ancak İsmet Bey karşı çıktı:
—“PAŞAM EVVELCE DE ARZ ETTİM Kİ RESMEN BÖYLE BİR NİŞAN NE VERİLMİŞ NE DE İNGİLTERE HÜKÜMETİ TARAFINDAN BUNA DAİR BİR TEKLİF VAKİ OLMUŞTUR. BİNAENALEYH BU MADDEYE LÜZUM YOKTUR.”
Gazi hafiften sesinin tonunu yükselterek,
-…”EFENDİM SEN BENİM DEDİĞİMİ İLAVE ET, İNGİLİZLER BENİ SEVDİKLERİ İÇİN LLOYD GEORGE’U BİLE ATTILAR,” deyince,
İsmet Paşa isyankâr davrandı:
—“EFENDİM LLOYD GEORGE ATILMIŞ DEĞİLDİR, SİYASETİNDE MUVAFFAK OLAMADIĞI İÇİN KABİNEDEN ÇEKİLMİŞTİR. YOKSA KENDİSİ HALA BİR SİYASİ PARTİNİN BAŞINDADIR VE MEBUSTUR. SİZİN İLAVE ETMEK İSTEDİĞİNİZ MADDEYİ DE BURAYA YAZMAK UYGUN DEĞİDİR,” dedi.
Gazi duraksadı, biraz düşündü, ardından İsmet Bey’in işitemeyeceği kadar kısık bir sesle sofrada bulunanlara,
-…” İSMET PAŞA’NIN BANA İTİRAZ ETMESİNİN SEBEBİNİ ANLIYORUM. GEÇEN GÜN BURAYA GELEN İKTİSAT VEKİLİ MUSTAFA ŞEREF BEY’E YAPTIĞIM MUAMELEDEN DOLAYI KIZMIŞTIR,” dedi.
Ve aynı sesle Nuri (CONKER) Bey’e,
-…”SEN BİR VESİLE İLE MUSTAFA ŞEREF MESELESİNİ AÇ,” dedi.
Nuri Bey,
—“PAŞAM BENİ BÖYLE İŞLERE KARIŞTIRMAMANIZI RİCA EDERİM,” karşılığını verince, Gazi bu kez şiddetli bir lisan ile hükümet işlerinde bahsetmeye başladı, İsmet Bey’i tenkit etti.
Hatta daha da ileri giderek,
-…”SENİ BEN MAHVEDERİM İSMET! İSMET!” dedi.
İsmet Bey Gazi’nin o çıkışı ardından elini sıkmayarak sofradan kalktı ve salonu terk etti.
Sofradakiler de izin isteyip ayrılırken Gazi,
-…”SOFRA DAĞILMIŞTIR. SALİH, NURİ, AFET SİZ KALIN,” dedi.
Gazi herkes gittikten sonra,
-…”GÖRDÜNÜZ MÜ İSMET PAŞA’NIN BU AKŞAMKİ VAZİYETİNİ? FAKAT BEN BUNA ASLA TAHAMMÜL EDEMEM. YARIN ANKARA’YA GİDEREK KABİNEYİ BİZZAT KENDİM TEŞKİL EDECEĞİM.” Diye sesini yükseltti.
EKSİKLİKLER BENİM FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR. BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALINIZ.
Bu yazı www.sechaber.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.