Şike Davası: 3 TEMMUZ 2011 VS 13 OCAK 2015

SÖZDE ŞİKE DAVASI: 3 TEMMUZ 2011 VS 13 OCAK 2015

Liglerin tatil olması sebebiyle iki hafta kadar daha ayrı kalacağız. Bir ara yeni yürürlüğe giren yabancı kuralı hakkında yazmak istedim ama kuralı getiren Federasyon Başkanı Sayın Tüpçü Yıldırım Demirören bile kuralı tam anlamıyla kavrayamadığı için o topun altında girmek istemedim. Kural tam olarak netleştiği zaman tartışmasını yaparız.

Futbol yokluğundan istifade; hazır ‘’sözde’’ şike davasında yeniden yargılanma dün başlamışken hafızaları tazelemek ve geleceğe bakmak adına üç – beş bir şey karalamak istedim.  Bu yazının konusu Fenerbahçe yöneticilerinin şike yapıp yapmadığı değil, şike davasından yeniden yargılanmaya gidilmeden önce yaşananlar ve yeniden yargılanma başladığı zaman ki değişikliklere değinecek. Ben size olayları yazayım, siz kendi kafanızdaki adalet terazisine yazdıklarımı koyun, analiz edin, tartın ve sonra bir karar verin.

• 3 Temmuz 2011 günü mevcut hükümet henüz ‘’PARALEL YAPI’’ diye bir olayın var olduğuna iktidarda bulunduğu 10 senelik süreçte henüz kanaat getirememişti. Aziz Yıldırım ilk tutuklandığında ‘’NE ŞİKESİ KARDEŞİM MEMLEKET ELDEN GİDİYOR’’ dediği vakit hükümet kanadından gelen tek tepki ‘’Ne diyo la bu?’’ tadında olmuştu. Şimdi baktığımız vakit AKP hükümeti ve Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en büyük problemi ‘’PARALELLER’’. İngilizlerin dediği gibi ‘’paralel this, paralel that, comeoooon’’.

• 3 Temmuz 2011 günü Oda TV davası, Ergenekon davası, masumiyetlerine rağmen sahte delillerle ‘’devleti yıkmaya teşebbüs’’ suçlamasından tutuklanan yüzlerce aydın ile Fenerbahçe’nin şike davası ayrı bir kefeye koyulmuş, ülke siyasetçileri ve hatta bakanları ‘’o davalarla bu davaların ne alakası var kardeşim’’ demişti. Şimdi baktığımız vakit hükümet kanadından bile ‘işte bu paraleller TSK’ya bunu yaptı, Sayın Aziz Yıldırım’a şunu yaptı’ argümanlarıyla birden bire Aziz Yıldırım’ın tarafında saf tutmaya başladılar.

• 3 Temmuz 2011 günü Mehmet Baransu’nun en sevdiği siyasetçi Recep Tayyip Erdoğan, en sevdiği parti is AK Parti idi. Şimdi Mehmet Baransu’nun en çok nefret ettiği adam Recep Tayyip Erdoğan, en çok nefret ettiği parti AK Parti. Bu nefret öyle bir nefret ki, dün twitter hesabından ‘’AK Parti’ye oy veren Trabzonspor’lular siz suçlusunuz, gidin AKP Belediye binasının önünde onları protesto edin’’ fetvası verdirebilen bir nefret. Vallahi benim AKP’yi de Sayın Cumhurbaşkanını da pek sevdiğim söylenemez ama Allah hiç kimseyi 2 sene evvel çok sevip bugün nefret edebilecek duruma düşürmesin. İnsanların, özellikle medya mensuplarının bir duruşu, karakteri, inancı olmalı. Her devrin adamı olunca anca cebini dolduruyorsun, onu da diğer tarafa götüremiyorsun. Düşünmek lazım.

• 3 Temmuz 2011 günü Yıldırım ve arkadaşlarının tutuklanmasının emrini veren Savcıların alayı sürüldü. Kimi doğuya atandı, kimi arka plana çekildi, bütün yetkileri alındı. Kilit savcı Mehmet Berk’in ise önce yetkileri alındı, sonra Küçükçekmece Başsavcı vekilliğinden düz savcı olarak İstanbul Başsavcılığına atandı. Kendisi ‘’paralelci’’ olmakla itham ediliyor ve şu dakikadan sonra kariyerinin bir yere gelmesi mümkün değil.

• 3 Temmuz 2011 şike davasının başlamasına vesile olan, vaktinde bazı millet vekilleri tarafından kahraman ilan edilen Zekeriya Öz, her ne hikmetse 2014 Aralık ayında Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından görevinden uzaklaştırıldı ve açığa alındı. Çalışma arkadaşları da onunla aynı kaderi paylaştılar.

• 3 Temmuz 2011 de başlayan süreçte Fenerbahçe yöneticileri ve onların avukatları mahkeme salonlarında ‘’yahu siz daha 6222 sayılı Kanun çıkmadan aylar önce bizi dinliyordunuz. Siz hayırdır?’’ diye sorduğunda o zamanki mahkeme başkanı ve heyeti Fenerbahçe yöneticilerinin bu çok geçerli argümanına cevap vermeye tenezzül bile etmiyordu. 13 Ocak 2015 de başlayan mahkemede ise bu konu gündeme geldiğinde mevcut mahkeme heyetinden olumsuz bir yorum çıkmadı. Aksine delillerin sayılmamasına karar vereceklerdir.

• 3 Temmuz 2011 döneminde; 6222 Sayılı Kanun çıkmadan önce, Şamil Tayyar istisna olmak üzere, cemaate yakın AKP kanadından bazı milletvekilleri neden basına sürekli olarak bu kanunun ‘’Aziz Yıldırım’ı kurtaracak kanun’’ olduğuna dair dezenformasyon kampanyası başlatıp, Fenerbahçe’yi tutmayan diğer takım taraftarlarını galeyana getirdi? Bir milletvekilinin işi bu mudur?

• 3 Temmuz 2011 günü Aziz Yıldırım’ın emniyet şubedeki fotoğrafını ve yargılanan şahıslar hakkında soruşturma sırasında elde edilen tüm bilgi ve bulguları yandaş medyaya ve bu yandaş medyanın has adamlarına servis eden karanlık şahıslar bugün nerededirler? Nerede görev yapmaktadır?

• 3 Temmuz 2011 döneminde Aziz Yıldırım ve yönetim kurulunu usulsüz ve izinsiz olarak dinleyen 57 polis memuru neden 17 Aralık da görevden alınıp başka ilçelere gönderilmiştir de bu polislere 3 Temmuz 2011 döneminde müdahale edilememiştir? 17 Aralık ile birlikte Aziz Yıldırım ve arkadaşlarının tutuklanması sırasında aktif olarak rol oynayan, İstanbul Emniyet Müdürlüğü bünyesinde görev yapan 500 polis neden ancak şimdi tayin edilmiştir? Kuvvetliler, hükümetler ancak kendi canları yandığı zaman mı yanlışlara dur demek zorundadır?

• 3 Temmuz 2011 döneminde Fenerbahçe’nin ezeli rakibi Galatasaray’ın başkanı Ünal Aysal ve en sevdiği ekürileri Ebru Köksal ile Lütfü Arıboğan sürekli Fenerbahçe’nin şike yaptığına dair açıklamalar yapıp, ‘’bu ateş üfleyerek sönmez’’ derken, CAS ve TFF’ye yalan yanlış mektuplar yazarken, 14 Ocak 2015 tarihinde bu şahıslar neden görev koltuklarında değillerdir? Neden görevden yangından mal kaçırır gibi kaçmışlardır? Ünal Aysal neden koltuğunu daha sezonun yarısına gelmeden Duygun Yarsuvat Bey’e devretmiştir? Duygun Bey başkanlık koltuğuna oturduktan sonra neden ‘’Paralel yapı Aziz Bey’den para istedi, vermeyince kumpas kurup adını şike davası koydular’’ diye açıklama yapmıştır?

Ne kadar enteresan…

Şimdilik bu 10 maddeyi okuyup, idrak etmek, üzerine düşünmek, kendi adalet terazinize koyup tartmak yeterli olacaktır. Benim bu usulsüzlükler hakkında yazabileceğim daha en az 30 madde çıkacaktır ama yazıyı çok uzatmamak için burada kesip, mevcut durum hakkında yorum,  davanın sonucunda ne olacağına dair şahsi değerlendirme ve tahminlerimi yapmak istiyorum.

Öncelikle; ben şu andaki mahkemenin tamamen Fenerbahçe lehine çalıştığına inanıyorum. Bunun sebebi bana göre ilk mahkemenin tamamen kurmaca ve kumpas üzerine olmasından dolayıydı. Bir nevi günah çıkarma gibi bir periyod yaşayacağız gibi. AKP hükümeti tarihinin kendisi adına belki de en büyük hatası Fenerbahçe’yi devirmek isteyen güçlere vaktinde ‘’dur’’ dememesidir. Mazlumun yanında durmazsan, onu korumazsan, günahı işleyen kadar günahkarsındır.

Türkiye’ de ise hukuk maalesef berbat bir düzende işliyor. Biraz akıllı bir insansanız bir dava başlamadan bu ülkede sonucunu tahmin etmek mümkün.  Evrensel hukuk delillere dayalıdır. Önce deliller bulunur, toplanır, daha sonra kanuna aykırı işler varsa tutuklanma yapılır ve mahkeme görülür. Bizde ise tam tersi. Önce mahkum edilip sonra ‘’kurtar lan paçanı’’ demek var ki bu gelişmiş devletlerin hiçbirinde görülebilecek bir şey değildir. Fenerbahçe’ye yapılan tam olarak budur.

20 maçta şike var dendi, 2 sene sonra bu 20 maçın 16’sını uçurdular 4 maç kaldı.
Emenike için ‘’parkta para sayılırken kasetleri var’’ dendi. Kaset falan hala ortada yok.
Sivas kalecisi Korcan’a mini-cooper hediye edildi dendi. Çocuğun arabası bile yok.
Aziz Yıldırım bahis şikesi yaptı ‘’Bilyoner’i kapattı’’ dendi.  Kapatılan Bilyoner’in Levent’te gece kulübü olduğu ortaya çıktı.

Daha çok yazarım da çok yorucu gerçekten. Bunlar işin sadece yüzeysel kısmı. Kulüp avukatları tarafından şu yazdıklarımın en az iki yüz katı daha detay mahkeme başkanı ve heyetine sunulmuştur. Hep beraber ne olacağını göreceğiz.

İyi Haftalar Dilerim,

NOT: 23 Ocak da liglerin başlaması ile yazılarım düzenli olarak yayınlanacaktır.

@josephintavugu