ATATÜRK’ÜN VASİYETNAMESİ, ANKARA ÜÇÜNCÜ SULH HAKİMLİĞİ’NDE 28 KASIM 1938 PAZARTESİ GÜNÜ SAAT 15.00’DE AÇILMIŞTIR!…
ATATÜRK’ÜN VASİYETİ OKUNURKEN, HERKES GİBİ AYAKTA DURAN BACISI MAKBULE BOYSAN AĞLIYORDU VE OTURUM 16 OCAK 1939 PAZARTESİ GÜNÜNE BIRAKILMIŞTI.
Atatürk’ün tek kanuni mirasçısı olan Makbule Hanım, ağabeyinin vefatının hemen ardından Medeni Kanun’a göre davet edildiği mahkeme salonuna, Dış işleri Bakanı Şükrü SARAÇOĞLU’nun kolunda girmişti…
Şimdi hep birlikte o tarihi güne giderek yaşananlara bir de biz şahitlik edelim, Ne dersiniz?
Saat 15.00’e geliyordu…
Makbule Hanım teessürden boğulan bir sesle:
-…”MAKBUŞ… GELDİM ATATÜRK.., GELDİM!” diyor ve bunu her iki veya üç adımında bir tekrarlıyordu.
Bitmek bilmeyen koridorda bir an duraksayarak yanında refakatçi olarak bulunan Şükrü Bey’e:
-…”NE ZAMAN YANINA GİTSEM BENİ AYAKTA KARŞILARDI… dedi.
Şükrü Bey şaşkınlıkla, hafif bir tebessüm ederek bir şey söylemek üzereyken Makbule Hanım şöyle devam etti:
-…’BENİM AĞABEYİM, SOĞUKKANLIYDI ŞÜKRÜ BEY! ÖLÜMDEN HİÇ KORKMAZ VE KADERE İNANIRDI. ONUN BU MANEVİ KUVVETİDİR Kİ KENDİSİNİ BİRÇOK ACILAR KARŞISINDA YIPRANMAKTAN KORUMUŞTUR…”
Şükrü Bey geç kalmanın telaşıyla:
-…”YÜRÜYELİM MAKBULE HANIM, YÜRÜYELİM! DAHA FAZLA BEKLETMEYELİM İÇERİDEKİLERİ, YÜRÜRKEN DEVAM EDELİM!” dedi.
Haksız da sayılmazdı Şükrü Bey. Salonda Adalet Bakanı ‘Hilmi URAN‘ ile İçişleri Bakanı ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri ‘Doktor Refik SAYDAM‘ , Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı, bazı milletvekilleri, yargıç ve avukatlar gerekli hazırlıkları yapmışlar, kendilerini bekliyorlardı.
Makbule Hanım Şükrü Bey’in tekrar koluna girip yürümeye devam ederken henüz on sekiz günlük acısıyla:
-…”SARAYDA KALDIĞIM GÜNLERDENDİ ŞÜKRÜ BEY… HİÇ UNUTMAM O GÜNÜ; AĞABEYİM KRAVATINI BAĞLARKEN KENDİSİNE DİKKAT ETTİM, ELLERİ TİTRİYORDU…
YORGUN OLDUĞU HER HALİNDEN BELLİYDİ…
BANA DOĞRU YAKLAŞTI VE BENİ TA ÇOCUKLUK GÜNLERİME GÖTÜREN O TATLI SESİYLE:
’MAKBUŞ’ DEDİ.
EMRET ATATÜRK… DEDİM.
BOYNUNU UZATTI:
‘ŞU BOYUN BAĞIMI BAĞLAR MISIN?’
KENDİSİNE YAKLAŞTIM… KRAVATINI BAĞLADIM AMA ATATÜRK’Ü İLK DEFA ÇOK FENA BULDUM. ADETA BİTKİN GİBİYDİ.
ONU KATBETMEK KORKUSU İÇİMDE BİR KURŞUN GİBİYDİ. BEREKET VERSİN YORGUNLUĞU GEÇTİ VE KISA SÜREDE DÜZELDİ.
NİTEKİM ÖLÜMÜNDEN KORKTUĞUM ATATÜRK BİR SENE SONRA BENİ ÖLÜM DÖŞEĞİNDE BULDU; ÇOK HASTAYDIM. O BENİ TESELLİ ETTİ, BANA YENİDEN KUVVET VERDİ.
BİR KARDEŞ OLARAK AĞABEYİM MUSTAFA KEMAL BELKİ KARDEŞLERİN EN MÜŞFİKİ İDİ. VATAN VE MİLLET DAVALARININ KENDİSİNİ SON DERECE MEŞGUL ETMESİNE RAĞMEN AĞABEYLİK VAZİFESİNİ FAZLASIYLE İFA ETMEKTEN KENDİNİ ALAMIYORDU…”
Gözyaşlarıyla birlikte salon kapısından içeri girmişlerdi.
Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hâkimi Osman SELÇUK cübbesini giymiş ve oturumu açmıştı. Hâkim, ATATÜRK’ün kız kardeşi Makbule BOYSAN’a bazı sorular yöneltmişti:
“-İsminiz?
-Makbule.
-Babanızın adı?
-Ali Rıza.
-Nerede oturuyorsunuz?
-Çankaya’da, kendi köşkümde.”
Hâkim, sorgusunu bitirince, üstü çeşitli mühürler ve ATATÜRK’ün imzasını taşıyan bir zarfı, durumunu tutanağa geçirip açmıştır. Zarfın içinden Beyoğlu Altıncı Noteri’nin tuttuğu “Zabıt Varakası”(aşağıdaki görsellerde mevcuttur bkz) çıkmıştır.
Tutanağın altında ATATÜRK’ün, Altıncı Noter İsmail KUNTER’in, Hasan Rıza SOYAK’ın ve Prof. Dr. Neşet Ömer İRDELP’in imzaları bulunmaktaydı. Hâkim Osman SELÇUK, açıkça okunan bu tutanağı mahkeme dosyasına geçirtmiştir.
Hâkim Osman SELÇUK, ikinci zarfın durumunu, üzerindeki mühürlerle imzaların aynen saklanmış olduğunu belirtmiş ve sonra zarfı açmıştır. Zarfın içinden ATATÜRK’ün vasiyetnamesi çıkmıştır. ATATÜRK’ün vasiyetnamesi, el yazısıyla bir yaprağın bir yüzüne yazılmıştı. Hâkim ATATÜRK’ün vasiyetnamesini açıkça okutmuş ve tutanağa geçirtmiştir.
ATATÜRK’ÜN VASİYETİ OKUNURKEN, HERKES GİBİ AYAKTA DURAN BACISI “MAKBULE BOYSAN” AĞLIYORDU VE OTURUM 16 OCAK 1939 PAZARTESİ GÜNÜNE BIRAKILMIŞTI.
Atatürk’ün vasiyetnamesi açıldığı günden bu yana, değişik zamanlarda ve çeşitli yerlerde yayınlanmıştır. Yayınlanan vasiyetname metinleri birbirinden farklıdır. Vasiyetnamenin açılış konusunu manşet haberlere taşıyan o günün gazetelerinde dahi hiçbirinin diğerinin aynısı olmadığı gözlenmektedir.
Dilerseniz vasiyetname metnindeki yedi farkı gözlemleyelim:
Değerli okuyucularım, aşağıdaki metin ATATÜRK’ün bizzat el yazısı ile yazdığı orijinal metnin fotokopisinden alınmıştır:
“ Dolmabahçe 05 – IX – 1938
Pazartesi
Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi C. H. Partisine atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum:
1. Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır
2. Her seneki nemadan, bana nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e sekizyüz, Sabiha Gökçen’e altıyüz, Ülkü’ye ikiyüz lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
3. S. Gökçen’e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.
4. Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
5. İsmet İnönü’nün çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
6. Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumları’na tahsis edilecektir.
K.ATATÜRK”
TEBLİGAT!
Yeni Medeni Kanun hükümleri uyarınca, kanuni mirasçılar vasiyetin kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde , vasiyetname ile tayin edilmiş olan mensup mirasçıların haklarına itiraz edebilirler.
Atatürk’ün tek kanuni mirasçısı Makbule Hanım’dı. Bu bakımdan kendisine, mensup mirasçıların haklarına bir ay içinde itiraz edebileceği üzerine, mahkemece tebligat yapıldı.
“Ankara 2 ARALIK (TELEFONLA) — Atatürk’ün vasiyetnamesinin açıldığı, Ankara Üçüncü Sulh Mahkemesi, vasiyetnamede ismi geçenlerin red veya kabul hususundaki kanuni haklarını istimal etmesi için celseyi usulen talik etmişti. Kanuni varis olarak mahkemeye davet edilmiş olan Bayan Makbule teessür içinde olduğundan, mahkemenin sualine karşı şimdilik söz söyleyecek vaziyette olmadığını bildirmiştir. Tarihi vesikada ismi geçen kimselere ve müesseselere mahkemece bu günlerde tebligat yapılacaktır. Mahkemeye şimdiye kadar bu yolda hiçbir müracaat vaki olmuş değildir. Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi 16 Ocak’ta tekrar bir celse akdedecek, bundan sonra vasiyetnamenin derhal tatbikine geçilecektir…”
16 Ocak 1939’da, Makbule Hanım, Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Mahkemesi’ne bir dilekçe ile başvurarak tebligatı kabul ettiğini, vasiyetnameye hiçbir itirazı bulunmadığını bildirdi. Aynı günlerde mahkemece, Atatürk’ün bıraktığı eşyanın, Çankaya Köşkü’nde yazılmasına başlandı.
BİR BAŞKA YAZIMDA GÖRÜŞMEK ÜZERE ESEN KALIN. -…”EKSİKLİKLER BİZLERİN, FAZLALIKLAR DAHA ÖNCE EMEK VERENLERİNDİR… “