İlk yayımlandığı 1996 yılından bu yana en çok okunan polisiye kitapları arasında üst sıralardaki yerini koruyan ve Türk edebiyatında kendi kategorisinde bir başyapıt olarak kabul edilen “Sis ve Gece“, şüphesiz Ahmet Ümit’in yaratıcı yazarlığının en iyi örneklerinden biri…
Mesleğine neredeyse kutsal bir varlık gibi tapan istihbaratçı Sedat’ın hem kendi içinde hem de ülkenin siyasi ve toplumsal yaşamının derinliklerine doğru yaptığı bir yolculuktur bize sunulan “Sis ve Gece”de. Evli ve iki çocuk sahibi idealist polis, bir anda kirli entrikalarla gönülden bağlı olduğu örgütten uzaklaştırılınca büyük bir boşluğa düşer. Ne yapacağını, nasıl yaşayacağını bilemez, dipsiz uçurumlara doğru sürüklenir iç dünyasında. İşte tam bu karmakarışık duyguların ortasında çaresizce çırpınırken Mine ile tanışır. Genç kadın hızla uçurumdan düşen Sedat’ın son anda bulduğu mucizevi bir daldır, ansızın çekip alıverir kendi dünyasına, rahatlatır, yaşama sevinci ve gayesi verir bunalımın içinde kıvranıp duran bu umutsuz adama. Ancak Mine’nin ortadan kaybolmasıyla Sedat yine bir kaosun içinde bulur kendini. Yakın arkadaşı ve ortağı Yıldırım’ın ölümü, uğradığı silahlı saldırı ve Mine’nin şüphe uyandıran yokluğuyla aynı anda mücadele etmek zorunda kalan Sedat, bir yandan halüsinasyon mu gerçek mi olduğunu bilemediği görüntüler ve iç seslerle uğraşırken diğer yandan yaşadığı bu olayların ardında yatanları ve sevdiği kadını bulma arayışına girer.
Ahmet Ümit’in, “Şeytan Ayrıntıda Gizlidir”, “Agatha’nın Anahtarı” ve “Beyoğlu’nun En Güzel Abisi” gibi kitaplarında ölümsüzleştirdiği Komiser Nevzat tiplemesinin genç bir versiyonudur Sedat; daima gerçeğin peşinde koşan, mertlikten ve ideallerinden ödün vermeyen,korkusuz ve duygusal bir adam…
İstanbul’un Kurtuluş, Tarlabaşı, Beyoğlu, Samatya, Balat gibi eski semtlerini, ara sokaklarını, insanlarını pek çok kitabında gün yüzüne çıkaran yazar, “Sis ve Gece” de de başkahramanını bu unutulmuş mekanlarda zorlu bir yolculuğa gönderiyor. Yaşadığı şehrin yüzyıllardan beri süregelen karmaşık etnik yapısını da romanlarında kullanmaya seven Ümit, “Sis ve Gece” de de bu geleneği bozmuyor; Türkiye’de yaşayan Rumların son temsilcilerinden olan Madam Eleni ve zeka özürlü kızı Maria’nın öyküsünü de çarpıcı bir şekilde polisiye kurgunun içine sıkıştırıveriyor.
Ahmet Ümit “Sis ve Gece” de sıradan bir suç ve cinayet romanı ortaya koymaz, insan ilişkilerinin derinliklerine inerek trajik bir unsur olarak suçu kurgular ve gerilimle besler.
Ünlü sinema eleştirmeni Atilla Dorsay romanı ilk okuduğunda ülkemizde bu seviyede bir polisiye eserin yazılmasına şaşırdığını, bu kitabın ünlü yönetmen Roman Polanski’nin eline geçmesini ve filminin yapılmasını dilediğini yazar bir yazısında. Dorsay’ın bu dileğinin bir kısmı gerçek olur; roman Polanski tarafından değil ama bir Türk yönetmen, Turgut Yasalar tarafından 2007 yılında filme çekilir ve başrolllerini Uğur Polat ile Selma Ergenç paylaşır. İlyas Salman, Oktay Kaynarca ve Tardu Flordun gibi ünlü isimler de kayda değer performanslarıyla eşlik ederler ve ortaya hoş bir film çıkar.
Türk edebiyatının en seçkin polisiye klasiği olarak kabul edilen, suç ve gerilim unsurlarını insan ilişkileri, hafızalardan silinmiş tarih kokan mekanlar ve ve duygusal temalarla harmanlanmış bir şekilde gözler önüne seren bu sürükleyici öyküyü okumanız ya da izlemeniz hayatınızda farklı bir bakış açısı yaratabilir.
YAZAR HAKKINDA : 1960’da Gaziantep’te doğan Ahmet Ümit, 1983 yılında Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdikten sonra bir yıl Moskova’da Sosyal Bilimler Akademisi’nde siyaset eğitimi gördü. İlk kitabı 1989 yılında yayımlandı (Sokağın Zulası). 1992’de çıkan ilk öykü kitabı “Çıplak Ayaklıydı Gece” yi “Bir Ses Böler Geceyi” (1994), “Agatha’nın Anahtarı” (1999) ve “Şeytan Ayrıntıda Gizlidir” ( 2002) izledi. İlk romanı olan “Sis ve Gece” 1996 yılında yayımlandı ve polisiye edebiyatında bir başyapıt olarak değerlendirildi. Ahmet Ümit’in çocuklar için yazdığı “Masal Masal İçinde” ve “Olmayan Ülke” adlı iki masal kitabı da bulunmaktadır. Yazarın diğer önemli kitapları arasında Kavim, Kukla, Beyoğlu Rapsodisi, Bab-ı Esrar, İstanbul Hatırası, Ninatta’nın Bileziği, Beyoğlu’nın En Güzel Abisi sayılabilir.