Son dönemlerde herkesin ağzında olan, tüm sosyal medya mecralarında en çok konuşulan dizilerden biri olan Squid Game ile ilgili Haluk Özdil ne söylüyor?
Squid Game dizisinde anlatılmak istenen nedir?
Squid Game Güney Kore’ye ait işte bir oyun çocuk oyunu ve “kalamar” anlamına geliyor. Bu sene ise bir dijital tv platformunda, 90 ülkede milyonlarca insanın izlediği ve çocukların etkilendiği bir dizi olarak yayınlandı. Bu dizi ile ilgili hemen her gün bir yerlerde olumlu ya da olumsuz farklı yorumlar görmekle beraber, birçok ülkede de aydın isimler, aydın kişiler bunun yasaklanması konusunda çok ciddi uyarıları da var.
Dizi çaresiz, yoksul, borç içinde sıkışmış genç bir adamın sıkıntı dolu hayatının anlatımıyla başlıyor.
Bu Güney Koreli işçi, başarısız hayatından artık bıkmış, her şeyini kaybetmiş, iki kere iş batırmış ve başarısızlıkları yüzünden eşinden ayrılmış, bir kızı olan, yaşlı annesi ile yaşayan bir adam. İşte Squid Game’in hikayesi de tam da buradan, yani bölgede yaşanan sosyal bir yaradan yola çıkmış.
Çocukluk çağında oynanan kalamar oyununda, çizgi dışında kalanın oyundan çıkma kuralı gibi, aslında bu dizide de oynanan oyunun verdiği mesaj da çok açık. Sistem dışı kalmak. Ve eğer sistem dışı kalırsan da ölmek.
Zaten birçok kişinin de dizi ile ilgili verdiği uyarının sebebi bu. Dizi ilerledikçe gençlere verdiği mesaj net bir şekilde görülüyor. Squid Game’in senaristi bir tane gibi görünüyor yönetmen de bir kişi ama belli ki bu bir ekip işi ve beyin yıkama olayı.
Burada şuna dikkat çekmek istiyorum; daha önceden de söylediğim gibi Güney Kore şu anda küreselciler tarafından Asya’da, Asya bölgesi ve diğer bölgeleri etkilemek amacıyla merkez olarak kullanılıyor. Öte yandan müzik sektöründeki faaliyetlerine baktığımızda bir tarafta cinsiyetsizleştirme, diğer tarafta da, bağlantılı olarak insanları karşı cinsten uzaklaştırma temaları içeren müzik sektörü ile özellikle gençler arasında yayılıyor.
Son günlerde dünayaya damgasını vuran Squid Game, ciddi biçimde gençleri ve küçük çocukları etkilemeye başladı. Olayın özü şu; oyun dışı kalırsanız ölürsünüz.
İşte bu verilen mesaj aslında bize çok net küreselcilerin verdiği mesajı da gösteriyor. Oyun dışı kalan ölecek, yani oyun dışı kalanın, devre dışı kaldığı zamandan itibaren hayatı bitecek. Geleceğin dijital sistemi budur. Dijital faşizm dediğimiz de budur. Adım adım da geliyor, durduğu falan da yok kimse hayale kapılmasın.
Squid Game’den yola çıkarak size, dünyaca ünlü yazar Yuval Noah Harari’nin Davos’ta 2019 yılında yaptığı konuşmayı hatırlatmak istiyorum: Harari dedi ki, “öyle bir dünya geliyor ki, insanların yarısından fazlası çöpe gidecek, çöp olacak.” Bunu çok açık söyledi ve bugünkü devletlerden birkaç tanesi “veri” süper devi, süper devleti haline dönüşürken, geri kalan birçok devlet ise “veri kolonisi” olacak, acınası durumlara düşecek. İşte bu duruma doğru gidiyoruz. Şimdi bunu netleştirelim bakın bunu netleştirmek için önce benim için yani bu dediğim kalamar oyunu çok önemli değil zaten mesajına verdik; orada oyun dışı kalan sistem dışı kalan ölür deniyor. Başka mesajı yok oyunun ve bunu yeni kuşaklara da çok net olarak vermiş görünüyor ve bu uğurda sistemin içinde kalabilmek oyun dışına atılmamak için birbirlerini öldürmekde de en küçük bir tereddüt göstermeyecekleri yeni bir dünya hazırlanıyor. yani, “ben oyunun, sistemin içinde yer alayım, gerekiyorsa arkadaşımı da öldürürüm” mesajı beyinlerine yerleştirilmeye çalışılıyor.
Geçen günlerde yapmış olduğu bir açıklama ile Mark Zuckerberg dedi ki; çok yakında kurgusal evren adını verdiği bir uygulamayı hayata geçireceğini ve on bin üst düzey mühendis ve elektronikçiyi işe alacağını, ama onların dışında başkalarını da işe alacağını fakat o meslek grubunu açıklamayacağını söyledi. Neden acaba? Ayrıca “Avrupa bambaşka bir yere doğru evrilecek” de dedi. Neden Avrupa?
Mark Zuckerberg’in Meta Ayetler diye isimlendirdiği yeni projesi de, sanal dünyaya ayetler indireceği anlamına mı geliyor?
Sahte bir tanrı yolunda adım mı atılıyor? Sanal gözlüklerle başlanan bu süreç, bildiğimiz numaralı gözlüklerle de bu uygulamayı pazarlamaya başladı.
“Kurgusal evren devreye girdiğinde hiç ulaşamayacağınız bir hayat sunacağız” diyor size. Ve “normalde asla ulaşamayacağınız kişilere de ulaşacaksınız” diye de ekliyor.
Yani teneke bir evde yaşasanız bile o gözlüğü ya da lensleri takınca cennette yaşayacaksınız…Kurgusal evrenle gerçeklik arasındaki yok oluş, sanal gerçeklik ve çok daha fazlası ne anlama geliyor?
Hayatlarımız nasıl değişecek…?
Konuyla ilgili detaylı bilgiyi Haluk Özdil’in Youtube kanalından izleyebilirsiniz: