19. yüzyılın sonlarında Irak Ninova’daki Asurbanipal kütüphanesinden kurtarılan Sümer tabletinin Asur kopyası olarak kabul edilen bu parça MÖ. 3300 yılıyla eşleşmiştir. Üstündeki çivi yazısı işaretlerinin bazıları mükemmel biçimde korunmuş olmasına karşın, tableti deşifre etme işine girişen az sayıda bilgin “En Kafa Karıştırıcı Mezopotamya Belgesi” diyerek işin içinden çıkamamıştır.
1912’de, o sıralarda British Museum‘daki Asur ve Babil antika eserleriyle ilgili müze müdürü olan L.W. King, sekiz parçaya bölünmüş olan diskin titizlikle bir kopyasını çıkarmış, hasar görmemiş kısımların diğer herhangi bir kadim el sanatı ürününde görülmemiş geometrik desenler taşımakta olduğunu ve bir hayli büyük bir kesinlikle tasarlanarak çizilmiş olduğunu görmüştür: Oklar, üçgenler, kesişen çizgiler ve hatta daha önceden kadim zamanlarda bilinmediği düşünülen bir geometrik matematiksel eğri olan bir elips içermekteydi bu işaretler.
Ernst F. Weidner ilk kez 1912’de yayınlanan bir makalede “Babyloniaca: Zur Babylonischen Astronomie” ve sonra da başlıca ders kitabı “Handbuch der Babylonischen Astronomie’de” (1915) tableti derinlemesine inceleyip bir anlam çıkmadığı sonucuna varmıştır.
Weidner çeşitli kısımlar içine yazılmış olan geometrik şekiller ve yıldızlar veya gezegenlerin adları (anlamları ve amaçları açık olmasa da) okunabilir veya anlamlı iken, ( birbirine 45 derece açıyla uzanan) çizgiler boyunca yazılmış olanlar bir anlam ifade etmediği için çaresiz kalmıştı. Bunlar hiçbir değişikliğe uğramadan Asur lisanında tekrarlanan bir dizi heceden oluşmaktaydı. Tüm bunlar neticesindeki başarısızlığı nedeniyle Weidner plâkanın hem astronomik hem de astrolojik olduğu ve tekrarlanan heceler içeren diğer birkaç metin gibi şeytan çıkarmada kullanılan büyülü bir tablet olarak kullanıldığı sonucuna varmış, böylece, bu eşsiz tabletle daha fazla ilgilenilmesini önlemiştir.
Tablet, bir “Astrolabe”, bilinen ilk astronomik araçtır ve içeriği gökyüzü ile birebir eşleşmiştir. Alan Bond’un ve Mark Hempsell’in yazmış oldukları kitaptaki tezleri sonucunda bu tablet 2008’den beri “A Sumerian Observation of the Kofels’ Impact Event.” olarak anılmaktadır.
Ancak tablette yazılanlar, Asurca sözcük işaretleri olarak değil de Sümerce sözcük-heceleri olarak okunsaydı tamamen farklı bir anlam kazanacaktı ve çözümün kapısı aralanacaktı. Tabi ki o dönemde tabletin Sümerce’den Asurca’ya kopyalandığının tahmin edilmesi zordu.
Parçalardan birine baktığımızda (I diye numaralandırabiliriz), eğer buhece sözcüklerin Sümerce anlamlarını girersek şu şekildeki anlamsız heceleri
na na na na ana a na nu (aşağı inen hat boyunca)
şa şa şa şa şa şa (dairenin çevresi boyunca)
şam şam bu bur Kur (yatay hat boyunca)
kelimenin tam anlamıyla anlam kazanmaktalar.
Tabletin Sümerce okunmasıyla tanrı Enlil’in “gezegenlerin yanından giderken” gittiği yolu işaretleyen ve bazı operasyon talimatları da içeren bir yol haritası olduğu görülmüştür. 45 derece eğimli çizgi, uzay gemisinin “yüksek yüksek yüksek yüksek” bir noktadan “buhar bulutları” içinden geçip, buharsız olan daha aşağıdaki bir bölgeye, gök ve yerin buluştuğu bir ufuk noktasına doğru alçalışını belirtiyor gibi görünmektedir.
Ufuk çizgisine yakın göklerde, astronotlara verilen talimat anlamlıdır: Son yaklaşma için cihazlarını “kur kur kur”maları söylenir; sonra yere yaklaşırlarken aracı yavaşlatmak için ” roketler roketler” ateşlenir, ama anlaşılan konma noktasına varmadan önce yükseltilmelidir (“yığma”) çünkü yüksek veya engebeli bir araziden(“dağ dağ”) geçmek zorundadır.
Bu parçada sağlanan bilginin Enlil’in bizzat yaptığı bir uzay yolculuğu ile ilgili olduğu açıktır. Bu ilk parçada, bizlere bir açıda dönen bir çizgi ile bağlanan iki üçgenin kesin geometrik bir eskizi verilir. Çizgi bir rotayı temsil etmektedir zira yazı, eskizin “ilâh Enlil’in gezegenlerin yanından” nasıl gittiğini gösterdiğini açıkça belirtmektedir. Başlama noktası soldaki üçgendir; güneş sisteminin daha uzak kısımlarını temsil eder; hedef bölge sağdadır, yani tüm parçaların iniş noktasına doğru birleştikleri yerde.
Bilim dünyasının tablet hakkında çok farklı görüşleri bulunsa da bizlere göre kırılgan yapıdaki bu yıldız haritası başka bir metalden yapılma aslının sadece bir kopyasıdır. Bu kopyayı insanlar yapmış olsa da aslının insanlara hizmet etmediği çok açıktır. O dönemde uzay yolculukları yapabilen ve Sümer’de “Anunnaki”, Mısır’da “Neteru yani Muhafızlar”, Tevrat’ta “Nefilimler” olarak belirtilen türe aittir.
Öğrenim Teknolojileri Milton D. Heifetz’in çalışmasıyla, MÖ 3300 deki göklerin şekli ortaya çıkarılmış ve Orion Sistemi merkezli bu harita Sümer Yıldız Haritasıyla birebir eşleşmiştir.