Genelde savaşı yapanların erkekler olduğu görüşü hâkimdir. Kadın savaşçılardan hiç söz edilmez. Bilinen en eski kadın savaşçı toplumu Amazonlardır. Tarihçi Herodot (M.Ö. 484-425) Amazonların İskit (Sakha) dilini konuştuklarını ve Karadeniz’in kuzeyinden Ege bölgesine geldiklerini yazmıştır. Ege denizindeki Lesbos (Midilli) adasında ve Anadolu’nun Ege bölgesinde M.Ö. 1500 ile M.Ö. 500 yılları arasında bin yıl bölgeye hâkim olmuş Amazon kadınları hakkında pek az bilgi bulunuyor. Alttaki resimlerde savaşçı Amazon kadını görülüyor. Bacaklarındaki yün çoraplar ata bindiklerinde bacaklarında yara açılmaması içindir. Pantolonu da ata binen Asya halkının icat etmiş olduğu biliniyor.
1185 ile 1333 yılları arasında Japonya’da iç savaş vardı. Her şehri Şogun denen yerel derebeyleri yönetiyor ve Samurai denen savaşçıların oluşturduğu ordular besliyorlardı. Bölgede hâkimiyet kurmak isteyen Şogunlar aralarında aralarında kıyasıya mücadeleye ve savaşa giriştiler. Kamakura dönemi denen o karmaşıklık dönemde halkın silah taşıması yasaktı. Sadece Samurailar kılıç ve kama taşıma yetkisine sahiptiler ve onlara istedikleri anda bu silahlarını kullanıp insan öldürme yetkisi verilmişti. Kadınlar kendilerini ve ev halkını savunmak için savaş tekniklerini öğrendiler. Bu savaşçı kadınlara Onna-Bugeyşa adı verildi. Orağa benzeyen naginata denen ve bir tür kama olan kaiken silahlarında usta oldular. Zamanla ve özellikle Edo döneminde (1600 – 1868) Japonya’da tek bir imparatorun gücü ele geçirmesiyle birlikte, savaşçı geyşaların etkisi kayboldu. Onna-Bugeyşa kadınları o dönemden sonra erkekleri müzikle eğlendiren, onlara şiirler okuyup dans eden Geyşa’lara dönüştüler. Üstte solda iki savaşçı Afrika kadınını ve sağında iki Onna-Bugeyşa’yı görüyoruz.
Avrupa’da da savaşçı kadınlar vardı. Vikinglerin döneminde, M.S. 700 ile 1000 yılları arasında, kadın savaşçıların olduğu genetik bilimi sayesinde kanıtlandı. İsveç’te 10. yüzyıla ait bir mezarda, insanlarla birlikte gömülmüş kılıçlar ve kalkanlar bulundu. Bu iskeletlerin –doğal olarak – erkeklere ait oldukları sanıldı. Genetik bilimin gelişmesiyle birlikte, iskeletlerde kalmış olan genler incelendi ve kemiklerde hiç Y kromozomu bulunamadı. Buna karşılık iskeletlerde Mitokondri DNA’ları buldu. Y kromozomu sadece erkeklerde, Mitokondri DNA’ları ise sadece kadınlarda bulunur ve anneden kız evlada geçer. Bu sonuç tüm iskeletlerin savaşçı kadınlara ait olduklarını ortaya çıkardı.
Anadolu’da da düşman işgaline karşı savaşmış birçok Türk kadını vardı. Bunlardan biri olan Nezahat onbaşıyı altta solda görüyoruz. Nezahat onbaşı istiklal savaşında büyük yararlıklar göstermiştir. Ortada, Türkiye’nin ilk savaş pilotu olan Sabiha Gökçen’i üniformasıyla ve sağda Atatürk’le birlikte bir gezide görüyoruz.
***Bu yazı www.sechaber.com.tr için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.