“SIR” ne kadar gizemli, tüyler ürperten, heyecan uyandıran, hem korkulan hem de aşık olunan bir anlam içeriyor değil mi? Öğrenmek için deli olduğumuz, bir o kadar da “ya öğrenirsek!” diye ürperdiğimiz…Cesaretiniz kadarına adım atacaksınız bu yazıda.
AMON RA ve Son Çağrı – Anunnakilerle Temas’ın yazarı GökTürk yazdı. İlahi sırların koruyucusu Thot ve Sırlar Kitabı…
Thot’un Sümer dilindeki adı olan “Ningişzidda” Ağacın Efendisi / Yaşamın Eseri anlamına gelmektedir. Thot her iki uygarlıkta da kesin bilimlerin ilahi sırların koruyucusudur. Bunlar arasında babası Ptah/Enki’ye de hizmet vermiş olan genetik ve biyotip sırlarda vardır. Güçleri Thot’a bahşedilen gizli bilgiler Mezopotomya sanatında ve tapıncında ifadesini bu tanrının birbirine dolanmış yılanlar sembolüyle betimlenişinde kendini bulmaktadır. Bunun çift sarmallı DNA’yı temsil eden sembol olduğu, tıp ve şifanın amblemi olarak günümüze dek geldiği zaten bilinmektedir.
Kadim Mısır’dan kalan resimli betimlemeler Ptah / Enki’nin oğlu olan Thot’un bu biyolojik-genetik süreçlerden haberdar olduğunu ve genetikle ilgili becerilerine bunları uyguladığını işaret etmektedir. Abidos’ta bulunan ve Firavun I. Seti’nin Osiris rolünü oynadığı sahneleri içeren bir duvar resmi Thot’u, ölen tanrıya yaşamı(Ankh Sembolü) geri verirken ondan iki ayrı DNA iplikçiği alırken göstermektedir.
Ölüler Kitabı’nda yer alan ve bu olayın ardından Horus’un doğuşunu konu alan bir betimlemede ise Thot’a yardım eden iki doğum tanrıçasının ayrı birer DNA iplikçiği tuttuklarını görürüz. DNA’nın çift sarmalı birbirinden ayrılmıştır, yalnızca bir iplikçik yeni doğan Horus’u tutarken gösterilen İsis’inkiyle birleştirilmiştir.
Mısırlıların “Nefesler Kitabı” dedikleri bir derlemenin Mısır’da ilahi yazıcı olarak hürmet gören Thot tarafından yazıldığı kitabın sonundaki bir ibarede yer almaktadır. “Büyücülerin Hikâyeleri” adlı başka bir Mısır metninde Thot tarafından cezalandırıldıkları için yaşayan ama hareket edemeyen kral ve kraliçenin “Tanrı Thot’un kendi elleriyle yazdığı kitabı” bir yeraltı odasında koruduğu anlatılmaktadır. Bu kitabın içinde güneş sistemini, astronomi ve takvimleri ilgilendiren sırlar açıklanmaktadır. Bu “kutsal yazılarla yazılmış kadim kitapları” arayan kişi yer altı odasına girdiğinde bu kitabın adeta “Güneş oraya vurmuşçasına ışık yaydığını” görecektir.
Aynı konu M.Ö. üçüncü yüzyıla tarihlenen bir mezarda keşfedilmiş bir papirüs(Kahire 30646) üzerinde anlatılan “Satni-Khamois’in Mumyalarla Maceraları” adlı kadim Mısır hikâyesinde de geçmektedir. Bu metin bir büyü, gizem ve macera hikâyesidir; büyülü sayı elli iki, Thot ve takvimin sırları arasında ilişki kurmaktadır. Bir yılın Thot’un en sevdiği sayı olan elli ikiye nasıl bölündüğünü öğretmektedir.
Hikayenin kahramanı Satni, bir firavunun oğludur ve her konuda çok iyi eğitilmiştir. Genç adam o zamanlar başkent olan Memfis’te gezinmeyi adet edinmişti. Tapınak duvarları ve steller üzerindeki yazıları okumakta, eski büyü kitaplarını araştırmaktaydı. Vaktiyle Satni, Mısır üzerinde eşi benzeri olmayan bir büyücü olur. Bir gün gizemli bir adamla karşılaşır ve adam ona Thot’un kendi eliyle yazmış olduğu bir Sırlar Kitabı’nın içinde saklı olduğu bir mezardan söz eder. Sırlar Kitabı’nda dünyanın tüm gizemleri, gökyüzünün sırları, güneşin doğuşları, Ay’ın görünüşleri ve Güneş’in çevresinde dolanan gezegenlerin hareketlerini anlatan ve bunun gibi çok önemli ilahi bilgiler yer almaktadır. Bu mezarı bulmayı kafasına koyan Satni uzun süre devam eden araştırmalarının sonucunu alır. Söz konusu mezar daha eski bir firavunun oğlu olan Nenoferkeptah’a aittir. Satni mezarın yerini aynı yaşlı adama sorar ve öğrenir. Ancak yaşlı adam Satni’yi, Nenoferkeptah’ın mumyalanmış olmasına rağmen ölü olmadığı ve ayağının altına sokulmuş olan Sırlar Kitabı’nı almaya cesaret edeni Thot’un alaşağı edebileceği konusunda uyarır. Buna rağmen Satni yolundan şaşmaz ve mezarı bulur. Mezarın başında bir formül okuyunca bir boşluk açılır ve Satni bu boşluktan aşağıya iner.
Mezarın içine giren Satni, Nenoferkeptah’ı, eşini ve onların oğullarının mumyasını görür. Thot’un Sırlar Kitabı gerçekten de Nenoferkeptah’ın ayağının dibindedir ve “sanki güneş orada parlıyormuşçasına bir ışık yayıyordur” Satni ona doğru bir adım attığında kadının mumyası konuşur ve onu daha fazla ilerlememesi için uyarır. Satni’ye o kitabı ele geçirmek için Nenoferkeptah’ın yaşadığı maceraları anlatır; Thot’un Sırlar Kitabı en dıştakiler bronz ve demirden yapılma bir dizi başka kutunun içinde olan bir gümüş kutu içindeki bir altın kutuya konmuştu. Yapılan uyarılara kulak asmayıp tüm engellerin üstesinden gelen Nenoferkeptah kitabı bulup ele geçirmiş; o ve ailesi Thot tarafından hemen orada geçici olarak canlılığını kaybetmekle lanetlenmişlerdi. Canlı olmalarına rağmen mumyalanmışlardı ve mumyalanmış olmalarına rağmen görebiliyor, duyabiliyor ve konuşabiliyorlardı. Kadın Satni’ye kitaba dokunursa Thot’un lanetine uğrayacağını söyleyerek uyarır.
Uyarılar ve daha önceki kralın başına gelenler Satni’nin gözünü korkutmaz. Buraya kadar gelmişti ve kitabı ele geçirmeye kararlıydı. Ona doğru bir adım daha attığında bu kez Nenoferkeptah’ın mumyası konuşur. Thot’un gazabına uğramadan kitabı ele geçirmenin bir yolu daha olduğunu anlatır. Bu “Thot’un büyülü sayısı” olan elli iki oyununu oynayıp kazanmaktı. Kadere meydan okuyan Satni bunu kabul eder. İlk eli kaybeder ve kendisinin yarı yarıya toprağa gömülmüş bulur. Sonraki ve sonraki eli kaybettikçe giderek daha çok gömülür. Sonunda kitabı almayı başarır ama kitabı geri getirmek zorunda kalır. Kitapla birlikte kaçmayı nasıl başardığı, bunun sonucunda ne belalarla karşılaştığı ve sonunda kitabı saklandığı yere nasıl geri götürdüğüne ilişkin heyecanlı öyküyü merak edenler metnin tamamını okuyabilir.
Thot’un astronomi ve takvimle ilgili sırları elli iki oyununu içermektedir. Yılın yedi günlük elli iki haftaya bölünmesi, Jübileler ve Hanok Kitabındaki yalnızca 364 günden oluşan garip bir yılla sonuçlanması hep Thot ile ilişkilidir.
Orta Amerika’da da durum pek farklı değildir. Mayalar, Aztekler, Toltekler ve Olmekler üç takvime sahiptiler. Bunların ikisi döngüseldi, Güneş’in ve Ay’ın ve Venüs’ün döngülerini ölçmekteydiler. Diğeri ise kronolojikti. Belirli bir başlangıç noktasından “Sıfır Noktası”ndan başlayarak geçen zamanı ölçmekteydi. Bilginler bu uzun sayış takviminin başlangıç noktasının Batı takvimine göre M.Ö. 3113’e denk geldiğini belirlediler ama bu başlangıç noktasının anlamını bilmemektedirler. Bize göre Thot’un Mısır’dan Orta Amerika’ya hicretinin yılıydı bu tarih. Orta Amerika halklarının büyük tanrısı Ouetzalcoatl’ın anlatımı olan tüylü yılan veya kanatlı yılan esasında Mısır’da çok iyi bilinmektedir. Thot gibi Ouetzatcoatl da tapınak inşaatı, sayılar, astronomi ve takvim sırlarını iyi bilen ve öğreten tanrıdır. Orta Amerika’nın diğer iki takvimi de Mısır bağlantısı için ve Ouetzalcoatl’ı Thot olarak teşhis etmek için ipuçları önermektedir. Bu takvimlerin en önemli sayıları olan 13,20 ve 365 sayıları her 18 980 günde bir hariç tekrarlanmazlar ve bu da elli iki yıl anlamına gelmektedir.
Elli iki yıllık bu büyük devre Orta Amerika’nın tüm halkları için kutsaldı ve onlar bunu hem geçmişin hem de geleceğin olaylarına bağlamaktaydılar. Bu sayı bu topraklara doğu denizlerinin öte yakasından gelmiş olan Orta Amerika’nın büyük ilahı Ouetzalcoatl’ın (Tüylü Yılan) gittiğinde elli iki yıllık kutsal döngünün “1 Kamış” yılında geri geleceğine ilişkin and içmesiyle de ilişkilendirilmiştir. Hristiyan takviminde buna denk gelen yıllar M.S. 1363- 1415 – 1467 ve 1519 idi. En sonuncu tarih Ouetzalcoatl gibi açık tenli ve sakallı olan İspanyol Kortez’in tam da Meksika kıyılarında ortaya çıktığı yıldı. Dolayısıyla onun karaya çıkışı Azteklerce “Geri Dönen Tanrı” kehanetinin gerçekleşmesi olarak görülmüştü. Bu nokta da “Thot’un Dönüşü” başlıklı yazımı okuyabilirsiniz.
http://gokturkramu.blogspot.com.tr/2015/05/thotun-donusu-ve-aztekler.html
Kısaca bizi okyanusun ötesine, Amerika kıtasına dek götüren ve Stonehenge bilmecesine geri döndüren; insanoğlu tarafından kaydedilmiş ilk Yeni Çağa yol açan ve bunun sonucunda ortaya çıkan olayların üstündeki perdeyi aralayan büyülü sayıdır elli iki.
Sümer’de, Güney Amerika’da, Orta Amerika’da, Britanya Adalarında, Karadeniz kıyılarındaki Dacia’da, İsrail’in Golan Tepelerindeki tüm “taş çemberlerin” amacı sadece ay yılını güneş yılına uydurmak veya Dünya zamanını hesaplamak yerine Göksel Zamanı, Zodyak çağlarını hesaplamak değil miydi?
Amerikalılar nasıl ki Thot’u “Ouetzalcoatl” olarak benimsedilerse, Yunanlılar da “Hermes” olarak benimsemişler ve ona “üç kez en büyük” anlamına gelen Hermes Trismegistus unvanını vermişlerdi. Belki de onun Boğa, Koç ve Balık olarak bilinen Yeni Çağları gözlemlerken insanoğluna üç kez yol göstermiş olduğunun farkındaydılar. İnsanoğullarının nesilleri için zaman işte o zamanlar Thot’un yardımıyla başlamıştı.
Belki bir gün birisi “Thot’un izniyle” Thot’un Sırlar Kitabına erişir ve de dünyamıza hem elli iki sayısını hem de kitaptaki tüm gizemleri açıklar. “Belli mi olur!” diyorum ve yazımı bitiriyorum.
Not: Israrla Thot’un Kuran’daki İdris ile aynı kişi olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Bu doğru değildir. Thot bir tanrı yani anunnakidir, İdris ise insandır. İdris’in kim olduğunu merak edenler için onu da söyleyeyim: Hanok, Enok, Enoch olarak bilinen peygamberdir…