Ukde; Melih Cevdet Anday’ın şiiridir, bilenler bilir, bilenler genellikle de sever…Şöyledir azı birazı:
Bir gün ışığa döner yaprak
Üzümler kızarır kütükte
Elbette diner bu sağanak
Kaybolur içimde ukde…
İçindeki ukdenin yok olmasını umut ederek yazmış besbelli. Kayboldu mu acaba? Yoksa hep mi taşıdı onu, boğazının tam orta yerinde…
Genellikle bu ukde olayı boğaz bölgesinde tıkanır kalır. Göbek adı da “pişmanlıktır” belki de bu yüzden konuşma, söyleme, ifade etme bölgemiz olan boğazımızda takılı kalır.
Çünkü zamanında söylememiz gerekenleri söylememişizdir; eşeği Bor’a doğru sürme zamanını yaşamışızdır en sıkıntılısından…
Ya da susmayı becerememişizdir mesela…O söylediğimiz, egomuzdan patlayıp da çıkan düşman kelimelerin bölgesidir boğaz. Yani ukdenin yuvası…
Haydi bakalım; kırdık, parçaladık, yok ettik, kıymet bilmedik, attık, savurduk,…Acımasızca, merhametsizce üzdük, ağlattık.
Buyrun; nur topu gibi bir ukdemiz oldu sonunda…
Tanışın hadi; bu ukde!
***
Fenadır ama; yoktur bilindik bir tedavisi. Ukde ukdedir işte, döner dolaşır gelir yapışır gırtlağına. O yönetir artık seni de, kelimelerini de…Sen bilmezsin.
Karşındaki pembe konuşsa, kapkara püskürtür seni ukde. Anlamazsın. Yaralı bir şeytandır o, her ilişkine burnunu sokan, seni karanlığa boğan.
İstesen de, uğraşsan da, o öğretiden bu öğretiye, o şehirden bu şehire gidip gelsen de, deli fişek gibi huzur yoksunu davranışlarla her türlü çıkış yolunu arasan da, yok olmadıkça sen, ukden de bırakmaz peşini…
O vakit kabul edip seveceksin ukdeni. Gülümse bakalım ona, “yaptım işte, sustum işte, söyledim işte, aldım da seni boynuma doladım işte…Pişman değilim, kendimi de seviyorum ukdemi de…” de bakalım işe yarar belki.
Sevgi; öyle kolayca gelir de çalar mı kapını sandın…Çalmaz.
Birinin kucak dolusu iyi niyeti, gelir de bulur mu her zaman sandın…Bulmaz.
Kapkara kalbine her daim bir melek gelir de eker mi aşkı sandın…Ekmez.
Sen sevgiyi, çok kolay bulunur zannedip harcarken, başkaları bulduğuna bin şükür ederken, tekrar yüzün gülebilir mi sandın…Gülmez.
Kıymet bilmeyi de öğretir hayat, pişman olup süründürmeyi de…Hayat her vakit bağırıp durur Şems gibi…“Ne bir katre şer karşılıksız kalır, ne de bir katre hayır…” buna inanmadan attın mı adımını, gerisin geriye ters bacaklı cine çevirir, ne sular paklar, hangi dağlar saklar, sokaklar dar, kadehler kırılır anılarda…
Ukdesi olanlar şifa bulsun, bir an önce huzura kavuşsun…Olmuyorsa da, bundan böyle ukde üstüne ukde koymasın, isyan da işe yaramaz. Garip bir suskunlukla kıvrılıp, yok olup, küller savrulmadıkça, yeniden doğuş da olmaz hani aynı dünyada. Artık varsa başka bir varlık sahasında, tekrar ayaklanır belki benliğin, canı pahasına.
Kıymet bilmek lazım vesselam. Şükretmesini bilmeden gülmüyor bu sistem insana…
Siz yine gönlü güzel olana gönül verin. Evet, evet… Kesinlikle böyle yapın.
Pelin’in Perisi