—“Çok yaşa, Fahrettin Paşa diye o kadar dua aldım ki, bu dualar kabul oldu herhalde bu yaşa kadar geldik. Bundan sonrasını Allah bilir…”
Emekli Orgeneral Fahrettin Altay, 91 yaşına bastığı gün, 12 Ocak 1880 tarihi okunan nüfus kâğıdını çoktan eskitmiş, asırlık yaşı doldurmasına sadece 9 yıl kalmıştı. 1950’de yerleştiği İstanbul’un Sarıyer ilçesine bağlı Boğaziçi’nde bir semt olan Emirgan’da, denize karşı bahçe içindeki iki katlı köşkünde, Atatürk’ün, kendisine eliyle verdiği armağanlar ile birlikte çekilen fotoğrafların binlerce hatırası arasında mütevazı bir yaşam sürdürmekteydi.
Kendisini ziyaret edenlerden işittiğime göre, “Azerbaycanlılar tarafından armağan edilen ve pek çok resminde beline takılı görülen uzun, eğri kılıç evinin en güzel duvarında asılı duruyordu. Atatürk, bu kılıcı kendisine 1929 yılında vermişti.”
İstanbul’daki evinde mütevazı bir hayat süren Emekli Orgeneral Fahrettin Altay, 91 yaşına bastığı gün, Atatürk’ün kurmaylarından geriye bir kendisi, bir de henüz 86 yaşındaki İsmet İnönü kalmıştı. Öyle ki, 25 Aralık 1973’te İsmet İnönü’nün vefat etmesiyle birlikte, Atatürk’ün yakın silah arkadaşlarından, Kurtuluş Savaşı’nın hayatta kalan son komutanların en yaşlısı, en kıdemlisi, en eskisi unvanını da almıştı.
Yıl 1974’tü.
Emekli Orgeneral Fahrettin Altay, o yılilanının 50 yaşını dolduracak olan,29 Ekim CumhuriyetBayramı’nın 51.’ni ilk günkü heyecanı ile kutlayacaktı, ama olmadı. 26 Ekim Cumartesi gecesi, Emirgan’daki evinde kalp yetmezliğinden vefat etmişti.
27 Ekim 1974 günü, neredeyse tüm yurtta, tüm medya ve basın kuruluşları bu elim habere yer vermiş ve bu elim haber tüm yurtta büyük bir üzüntü içinde karşılanmıştı.
Türkiye Cumhuriyeti 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk (Görev süresi:6 Nisan 1973 – 6 Nisan 1980), o gün basına verdiği demeçte:
—“Kurtuluş Savaşı Kahramanlarından ve Atatürk’ün silah arkadaşlarından Emekli Orgeneral Fahrettin Altay’ın ölümünden büyük acı duyduğunu, O’nun örnek bir asker olarak daima yaşayacağını,” şeklinde üzüntüsünü dile getirmişti.
Anadolu Haber Ajansı, “Emekli Orgeneral Fahrettin Altay’ın 28 Ekim günü İstanbul’da düzenlenecek askeri cenaze töreninde Cumhurbaşkanı Korutürk’ü Başyaver Kurmay Albay Hasan Sağlam’ın temsil edeceğini” bildirmişti.
Yine aynı günkü basında Cumhurbaşkanı Korutürk’ün Altay ailesine yolladığı başsağlığı mesajına da yer verilmişti. Cumhurbaşkanı Korutürk, başsağlığı mesajında:
—“Türk Ordusu’nun büyük komutanlarından Kurtuluş Savaşı’nın efsaneleşmiş kahramanlarından Orgeneral Fahrettin Altay’ın ismi tarihimizde, Türk milletinin hafızasına, kalbi vatan ve memleket için çarpan örnek bir asker olarak daima yaşayacaktır. Tanrıdan kendisine rahmet diliyor, kederli ailesine en içten taziyelerimi sunuyorum,” demişti.
28 Ekim 1974 Pazartesi günü, Emekli Orgeneral Fahrettin Altay’ın cenaze töreni için askeri bir tören düzenlenmiş, Şişli Camiinde kılınan öğle namazından sonra, askeri bando eşliğindeki kortej, Altay’ın na’şını taşıyan top arabasını bir süre izlemiş, daha sonra Aşiyan’a gidilmiş ve Fahrettin Altay buradaki aile kabristanında toprağa verilmişti.
Emekli Orgeneral Fahrettin Altay için tertiplenen cenaze törenine Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk adına; “Başyaver Kurmay Albay Hasan Sağlam temsil ederken;
Senato Başkanı: Tekin Arıburun,
Milli Savunma Bakanı: Hasan Işık,
Türkiye Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanlarından: Celal Bayar ve Cevdet Sunay,
1.Ordu Komutanı: Orgeneral Hüseyin Doğan Özgöçmen,
İstanbul Valisi: N. Kemal Şentürk,
Belediye Başkanı: Ahmet İsvan,
Harp Akademileri Komutanı: Orgeneral Turgut Sunalp,
İstanbul Garnizon Komutanı: Korgeneral Selahattin Demircioğlu,
Eski Genelkurmay Başkanı: Memduh Tağmaç,
Eski İstanbul Valisi: F. Kerim Gökay, yüksek rütbeli subaylar, Harp Gazileri Derneği üyeleri ile eski silah arkadaşlarının çocukları ve torunları ile kalabalık bir halk topluluğu katılmıştı.”
Soyadı Kanunu ile “ALTAY” soyadını alan Emekli Orgeneral Fahrettin Altay, 12 Ocak 1880 tarihinde Arnavutluk’un İşkodra kentinde doğdu.Babası piyade albayı İzmirli İsmail Bey, annesi Hayriye Hanım’dır. Ali fikri adında kendinden küçük bir erkek kardeşi vardır.
Babasının görev yeri değişiklikleri nedeniyle öğrenim hayatı değişik kentlerde geçti. Mardin’de tamamladığı ilköğreniminin ardından Askeri Rüştiye Mektebini Erzincan’da, Askeri İdadi Mektebini ise Erzurum’da bitirdi. 1897 yılında girdiği İstanbul Harp Okulu’ndaki öğrenimini 1900 yılında birincilikle tamamladıktan sonra Harp Akademisi’ne girdi. Bu okuldaki öğrenimini 1902 yılında altıncı olarak tamamladı ve meslek yaşamına başladı.
İlk görev yeri olan dersim ve çevresinde 8 yıl görev yaptı. 1905 yılında kolağası, 1908 yılında binbaşı rütbesine yükseldi. 1912 yılında Münime Hanım ile evlendi; bu evlilikten Hayrünisa ve Tarık adlı iki çocuğu oldu.
Orgeneral Fahrettin Altay, Çanakkale’de Kolordu Komutanı Esat Paşa’nın Kurmay Subaylığını yaptığı sırada, Mustafa Kemal’e ait bir anısını da şöyle aktarır:
…”Arıburnu’na saat altı buçukta hareket eden 27. Alay saat sekiz buçukta Kanlı Sırtlarda düşmana çatıyor. Mustafa Kemal bu sırada hâlâ emir alamadığından sızlanıyor. 57. Alayla bir bataryayı ve süvari bölüğünü alarak harekete geçeceği sırada Kolordudan kendisinin bütün Tümenlerle hemen Arı Burnu’na hareketle düşmanı denize dökmesi emri geliyor… Bu sebeple ancak saat on buçukta düşmana Conkbayırı taraflarında tesadüf ediyor ve saldırıya geçerek onları geri püskürtüyor.”
Çanakkale Savaşı’ndan sonra, “Kılıçlı Altın Liyakat ve Gümüş İmtiyaz Savaş” madalyaları ile ödüllendirildi. 1915 yılında harbiye nezareti müsteşar muavinliği görevine tayin oldu ve aynı yıl Miralay rütbesine terfi etti. Kısa bir süre Romanya İbrail Cephesi’nde görev yaptıktan sonra Filistin Cephesi’ne birlik komutanı olarak gönderildi. Filistin’deki yenilgiden sonra Kolordu Karargâhı Konya’ya taşınmıştı. Bu nedenle savaşın sonunda 12. Kolordu Komutanı olarak Konya’daydı. Konya’da Fahrettin Altay’ın çevresinde ulusal kurtuluş çalışmaları yapan kişiler bulunmaktaydı. Kendisi, Ulusal harekete katılmak konusunda bir süre tereddüt içinde kaldı. İstanbul’un resmen işgalinden sonra temsil kurulu tarafından alınan İstanbul ile her türlü ilişkinin kesilmesi kararına karşı çıkması, Refet Bey (Bele)’in emrinde atlı birliklerle Afyon’dan Konya’ya gelmesine yol açtı. Refet bey, Sarayönü İstasyonu’na gelerek Fahrettin Bey’i davet etmiş ve gelirken Vali, Belediye Başkanı, Müftü, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ve muhalif tanınan kimseleri getirmesini istemişti.
Grup, Mustafa Kemal’e bağlılıklarını fiilen göstermek üzere silahlı muhafızlar eşliğinde trene bindirildi. Mustafa Kemal’le Ankara’da yaptığı görüşmeden sonra tereddütleri ortadan kalkan Fahrettin Bey, İstanbul’dan değil Ankara’dan emir almak üzere kesin tavrını ortaya koydu.
Orgeneral Fahrettin Altay, Mustafa Kemal’le Ankara’da yaptığı görüşmeden sonra tereddütlerinin nasıl ortadan kalktığını anılarında şöyle anlatır:
—“Bazı kimselerin, bu savaşın idaresini cephe komutanına bırakmayarak kendisinin ele almasının sebebini anlamakla müşkülât çektiklerini söyledikleri işitilmiştir. Bu sebep açıktır. Atatürk’ün kesin sonuç almak istediği bu savaşta, kendisini yanı başında görecek askerlerimizin manevi kudretinin çok artacağını hesapladığı gibi, %1 ihtimalle savaşı kazanamama halinde, yüksek bir vicdan icabı, mesuliyeti kendilerinde bulundurmak istemeleridir.
İstiklal mücadelelerinin başladığı senelerde bazı ecnebiler bana demişlerdir ki; “Mustafa Kemal’in arkasına düşmekte ne fayda görüyorsunuz? İttihat ve Terakki erkânı, arkadaşlarını düşman eline bırakıp kaçtılar! Bu adamın da sonun da böyle yapmayacağını ne biliyorsunuz?” Dediler.
Cevap vermedim, gülümsemekle yetindim.
Ankara’ya gidip Mustafa Kemal’le görüştüğüm zaman, Mustafa Kemal’e sordum:
—“Bu işte muvaffak olamadığınız zaman ne yapmak istiyorsunuz?” cevap olarak dedi ki:
-…”Muvaffak olacağıma eminim, fakat uzak bir ihtimalle muvaffak olamazsam çekile çekile sağ kalanlarla vatanın son noktasına kadar savaşarak canlarımızı veririz. Milletimizden sağ kalanlarından birisi çıkar da mezarımızın başına; “Çalıştılar, Kazanamadılar, Feda Oldular” diye bir taş dikerse, işte bizim mükâfatımız bu olur.”
Bu sözleri dinlerken gözlerim yaşardı. Kendisi bu soruyu ne sebeple sorduğumu sordu. Sorularını cevapsız bıraktığımı anlattım. O: -…”Gafiller” diyerek acı bir tebessüm etti. (Bakınız: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mart 1988, Cilt:IV, Sf:468)
…Grup, Mustafa Kemal’e bağlılıklarını fiilen göstermek üzere silahlı muhafızlar eşliğinde trene bindirildi. Mustafa Kemal’le Ankara’da yaptığı görüşmeden sonra tereddütleri ortadan kalkan Fahrettin Bey, İstanbul’dan değil Ankara’dan emir almak üzere kesin tavrını ortaya koydu.I. TBMM’de Mersin milletvekili olarak yer aldı. Mecliste gruplar oluştuğunda ne birinci ne de ikinci gruba girdi; “Bağımsızlar” olarak adlandırılan grup listesinde bulundu.
Kurtuluş Savaşı boyunca 12. kolordu komutanı olarak KonyaAyaklanmasının bastırılmasında, 1. ve 2. İnönüSavaşları’ndaSakarya meydan Muharebesi’nde görev aldı.
1921 yılında Mirliva rütbesine terfi etti ve “Paşa” oldu ve akabinde Süvari Grup Komutanlığı’na atandı.
Kurtuluş Savaşı’nın son yıllarında Uşak, Afyon, Alaşehir çevresindeki çarpışmalarda süvarileri büyük hizmet gördü. Kütahya’nın Emet ilçesinden kendisi Emet halkı ve süvarileri tarafından kaçırılan Yunan Ordusu’nu kovalayarak İzmir’e giren ilk “Süvari Birlikleri”Altay’ın komutasındaydı.
10 Eylül tarihinde İzmir’de Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa’yı karşıladı. Büyük Taarruz ’daki başarıları nedeniyle “Ferik” rütbesine terfi ettirildi.İzmir’in kurtarılmasından sonra emrindeki Süvari Kolordusu ile Çanakkale Boğazı üzerinden İstanbul’a yöneldi. Bunun üzerine İngiltere, Fransa ve Kanada’da siyasi etkileri olan Çanakkale krizi oluştu.
1920’de I. dönem TBMM’de Mersin milletvekili olarak bulunuyordu ama devamlı cephede görev yapmaktaydı. II. dönem TBMM’de1923’de İzmir milletvekili olarak yer aldı. Bir yandan da 5. kolordu komutanı olarak görev yaptı.
Başkomutan Müşir Gazi Mustafa kemal Paşa’nın 1924 yılındaki İzmir gezisine eşlik etti. Askerlik ve milletvekilliğini birlikte yürütmesi mümkün olmayınca Mustafa Kemal Paşa’nın isteğine uyarak Meclisten ayrıldı ve orduda kaldı.
30 Ağustos 1926’da Orgeneral rütbesine terfi etti.
1927 yılında tedavi için Avrupa’ya giden Mareşal Fevzi Paşa (Çakmak)’nın yerine Genelkurmay Başkanlığı’na vekâlet etti.
1928 yılında Türkiye’yi ziyaret eden Afgan kralı Emanullah han ile eşi Kraliçe Süreyya’ya mihmandarlık etti.
1930 yılında Menemen olayından sonra Menemen, Balıkesir, Manisa’da ilan edilen sıkıyönetim sırasında sıkıyönetim komutanlığına tayin edildi.
1933 yılında 1. Ordu Komutanlığı’na atandı.
1934 yılında “Kızıl Ordu Manevraları”na davetli tek ülke olan Türkiye’den gidecek Askeri Heyetin başkanlığını da yaptı. Aynı yılı İran ve Afganistan arasındaki sınır anlaşmazlığında hakemlik yaptı.Hazırladığı rapor anlaşmazlığın çözümlenmesine esas oluşturdu. “Atabay Hakemliği” adı verilen rapor, günümüz İran Afganistan sınırının güney kısmının çizilmesini sağladı.
1936 yılında İngiltere Kralı VIII. Edward’ın Çanakkale Savaşı alanları gezisine refakat etti.
1937 yılında Trakya Manevralarına katıldı.
1938 yılında Atatürk için yapılan cenaze törenine komutan tayin edildi.
14 Temmuz 1945’te, Yüksek Askerî Şûra üyeliği sırasında yaş haddinden emekliye ayrıldı.
1946-1950 yılları arasında CHP’den Burdur Milletvekilliolarak görev yaptı.
1950’den sonra siyasi hayattan da çekilerek İstanbul’a yerleşti.
28 Ekim 1974’de AşiyanMezarlığı’na defnedilen naşı, 2549 sayılı kanun gereğince 1988’de Ankara’daki Devlet Mezarlığı’na nakledildi.
Orgeneral Fahrettin Altay Paşa’nın Nişan ve Madalyaları:
Alman İkinci Dereceden Krom Nişanı,
Bronz ve Demir Salip Nişanı,
Muharebe Gümüş İmtiyaz Madalyası,
Avusturya Askeri Liyakat Nişanı,
Muharebe Altın Liyakat Madalyası,
Afganistan Nişanı ve T.B.M.M. tarafından İstiklal Madalyası ve Takdirname ile ödüllendirildi.
Soyadı Kanunu ve FahrettinPaşa’nın “Altay” soyadı;
1966 yılında Emekli Orgeneral Fahrettin Altay Paşa, Altay Kulübünü ziyaretinde “Altay” soyadını nasıl aldığını şöyle anlatmıştı:
—“Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Paşa ile mütareke yıllarında İzmir’i ziyaretimizde Altay bir İngiliz donanma karması ile Alsancak’ta oynuyordu. Maçı beraber izledik. Altay çok güzel bir oyundan sonra İngiliz’leri yenince ulu önder çok duygulandı, gururlandı ve Altay için takdirlerini belirtti.
Aradan epey zaman geçti…
GaziMustafa Kemal Paşa, İran ile bir sınır anlaşmazlığını halletmek üzere beni görevlendirdi ve Tebriz’e gittim. Tebriz’de bulunduğum sırada; Melis’te “Soyadı Kanunu” müzakere edilmiş ve ittifakla gazi Mustafa Kemal Paşa’ya“Atatürk” soyadı verilmişti. Bütün yurt kendisini yeni soyadından dolayı tebrik ediyordu.
Ben de hemen bir telgraf çekmiş ve kendilerini kutlamıştım. Atatürk’ten ertesi gün gelen cevab-ı telgraf şöyle idi:
-…”SayınFahrettinAltay paşa, ben de seni tebrik eder Altay gibi şanlı şerefli günler dilerim.”
Telgrafı aldığım zaman gözlerim dolu idi. Atatürk çok mütehassıs olduğu ve beraberce izlediğimiz Altay maçının hatırasına izafeten bana “Altay” soyadını layık görmüştü.” (FahrettinAltay)
2007 yılında çalışmalarına başlanan Türk yapımı “AltayTankının” adı Türk Kurtuluş Savaşı’nda 5. süvari Kolordusunun Komutanı Fahrettin Altay’ın hatırasına binaen verilmiştir.
Milli Mücadele Komutanlarımızdan Fahrettin Altay’ın Yazdığı Eserlerden bazıları:
“Türkiye İstiklâl Muhaberatında Süvari Kolordusunun Harekâtı”,
“İstiklâl Harbimizde Süvari Kolordusu”,
“Üçüncü Gazze ve Kudüs Savaşları Hatıraları,
“İslam Dini”,
“On Yıl Savaşı Ve Sonrası 1912-1922”,
“Birinci Dünya Harbinde Cereyan Eden Üçüncü Gazze Muharebesine Dair (konferans),
“İzmir Faciasının Muhakemesi, Belleten, sayı: 89, 1959 (makale)”…
Başta Ulu Önderimiz, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları olmak üzere,dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir vatan müdafaasının destanını yazan ve yeniden yazdıran aziz ve kahraman tüm şehit ve gazilerimizi bir kez daha rahmet ve şükranla anıyoruz.