Yapılan bir araştırmaya göre Epigenetik hafızanın 80 kuşak geriye gittiği söyleniyor. Yani en az 6 bin yıldır yaşayan atalarımızın travmalarını, mutluluklarını, yaşamlarının önemli izlerini, savaş görmüş gözlerin yaşadıklarını, inançlarını ve daha pek çok duygu aktarımını DNA mızda taşıyoruz anlamına geliyor.
Avcı toplayıcı atalarımızın izlerini de taşıyoruz, peygamberler dönemi yaşamış atalarımızın da..
Bilge kişilerin izlerini de taşıyoruz, ilkel kişilerin de…
Hele ki üstünde yaşadığımız ilk ve en büyük medeniyetlerin yaşadığı Mezopotamya’nın bir kısmını ve Anadolu’nun tamamını içeren bu topraklarda yaşamış atalarımızdan ne büyük ne bilge aktarımlar olmuştur, bu konuda çok şanslıyız.
Bunlar hep DNA mızda var ancak, her zaman dışarı yansımıyor. Biz genel olarak ilk ebeveynlerimiz ve çevremizden etkilenerek bir kişilik, davranış, toplumsal uyum sağlıyoruz.
Ancak farkına bile varmadığımız bazı tetiklemelerle bunlar açığa çıkıyor ve bizde davranış bozukluğu, ruhsal problemler ya da fiziksel hastalıklara neden olabiliyor.
Bizler de bizden sonraki kuşakların atalarıyız. Bizler de yaşadığımız travmaları, kollektif sevinçleri, kaygıları, bilgileri aktarıyor olacağız.
Şu an yaşanan bu yangınlarda hepimizde yani kollektif bilinçte öfke, kin, bir şey yapamıyorum çaresizliğinin getirdiği kıtlık bilinci, travma… sonraki nesillere aktarılacak.
Bizim çocuğumuzun yanında tv açıyor, haber izliyor olmamız değil, hissetmemiz ona aktarmamız için yeterli.
Bu nedenle çok zor evet ancak sakin kalmalıyız. Elimizden geleni yapıp pozitif bilinç seviyesinde, pozitif düşüncede kalarak her şeyin düzelebileceğine inanmalıyız.
Bunu başarabilmek için konunun uzmanları instagram hesaplarında toplu enerji çalışmaları yaptırıyorlar. Katılmaya çalışalım. Bunun dinle ilgisi yok. Her şeyin iyi olacağına inançla ilgisi var. İster dua ile katılın, ister bir enerji yöntemiyle önemli değil. Nasıl ki toplu halde yağmur duasına çıkılır, orada kollektif bir pozitif enerji alanı oluşur ve yağmur yağarsa bu çalışmaları da pozitif alanı büyüten hem şu an yaşanan felaketlere şifa hem de bizden sonraki nesillere pozitif aktarım olarak değerlendirmeliyiz.
Bir de şunu unutmamak gerek her değişim bir kaostan sonra gelir. Son birkaç yıldır dünya büyük bir kaos yaşıyor. Uyum sağlayamayan türler elenecektir. Geçmişte dünyada bir çok kez felaketler oldu ve bir çok canlı türü yok oldu. İnsanlar olarak doğaya çok zarar verdik, onu yok saydık ya da yaratılmış her şeyin bizim hizmetimizde olduğunu düşündük ilkel güdülerimizle.
Bu zeytin ağacını yeni ektim. Yangınlar başlamadan bir kaç gün öncesiydi. Bir zeytin ağacı bin yıl yaşayabiliyor. Ağaçların da hafızası var onlar da kökleriyle doğadaki değişimlerin hafızasını taşıyorlar. Sonra Google’a zeytin ağacının anlamı yazdığımda şöyle bir yazı çıktı; “kutsal kitaplarda zeytin ağacı; kutsallığın, bolluğun, adaletin, sağlığın, bilgeliğin, aklın, arınmanın ve yeniden doğuşun, kısaca insanlık için önemli erdem ve değerlerin sembolüdür.” Bu bana insanla ne kadar benzer olduğunu anımsattı.
Belki de biz bahçemizdeki ağacı sularsak o enerji yangın bölgesindeki ağaçlara ulaşır!
Şifa olsun güzel vatanımdaki tüm felaketlere ve gelecek nesillerimize